Neden Şiddet Toplumu Olduk?..

23 Şubat 2015 Pazartesi

Danışmanlığını yaptığım Çocuk Yuvası’na yeni bir erkek çocuk gelmişti. Beş yaş grubuna alınan çocuk kısa sürede yuvaya alıştı. Sağına soluna bakınıp durumu gözden geçirdi, sonra da egemenliği eline geçirmeye başladı. Yöntemi kendi yaşına uygun bir zorbalıktı. Kızların saçını çekiyor, erkek çocuklara oyuncakla vuruyor, çevresini korkutuyordu. Uyardık, anlattık, hakkı olmadığını söyledik, olmadı. Ailesiyle görüştük, onlar da bir şey yapamadılar. Gruptaki çocukların aileleri şikâyete başladılar. Tam o günlerde gruba yeni bir erkek çocuk geldi. Ertesi gün bizim eski zorba ağlayarak geldi. Yeni gelen çocuk elindeki oyuncağı kafasına vurmuştu. Bizim astığı astık, kestiği kestik küçük zorbamız uysallaşıverdi. Yeni gelen de gruba uyum sağladı. Sorun çözülmüştü.
Bu olay beni çok düşündürdü. Sonra, yapılan araştırmaların ortaya koyduğu gerçeği de öğrendik.
Zorbalık, sahibine zarar vermeye başladığı zaman biter. Ya da zorbanın kendisine zarar geleceğini anladığı zaman zorbalıktan vazgeçtiği bilinir.
Korkmak, kaçmak, boyun eğmek, kabul etmek zorbalığın artarak sürmesine yol açar.
Zorbalığı önlemenin yolu, zorbayı önce pişman etmek, sonra da cezalandırmaktır.
Cezalandırılmayan zorbalık sinsi sinsi etkisini sürdürür.

***

Öfke, beyindeki limbik sistemin parçası olan amigdaların uyarısı ile ortaya çıkar. Limbik sistem, beynin en eski bölümüdür ve yaşam becerilerinin programını yürütür. Ancak, öfke uyarıları beynin ön lobunda prefrontal bölge tarafından kontrol edilir. Bu bölge de gelen uyarıları seçme, değerlendirme ve doğru kararlar verme merkezidir.
Uygar insan, içgüdülerini ve dürtülerini aklıyla kontrol edebilen insandır.
Öfkenin göz karartan şiddeti ancak akıl yoluyla kontrol edilirse doğru bir davranışın enerjisi olabilir.
Uygar ve bilinçli insan, bu nedenledir ki doğru kararlar verebilir, içgüdülerinin ve dürtülerinin esiri olmaz.
Toplumumuzun bu denli şiddete sürüklenmesinin önemli nedeni, toplumu etkileyen liderlerin şiddete yönelik davranışlarıdır.
Öfke ve şiddet davranışını bütün siyasetinin temeli yapan Recep Tayyip Erdoğan, kendi yandaşları için etkili bir liderdir.
“Öfke de bir siyasettir” diyen R.T. Erdoğan şimdi Cumhurbaşkanıdır. Kişiliğinin de payı olan siyasetinin temelini oluşturan “öfkeşiddet-saldırı-suçlama siyaseti” başında olduğu partinin siyasal yöntemi olmuştur.
Öfke davranışı yapısal olarak şiddettir.
Öfke, saldırının duygusal temelidir.
Öfke ve saldırıyı sürekli rakiplerini aşağılamak, küçümsemek için kullanan siyaset, kaçınılmaz olarak suçlama ve cezalandırma hedefine yürüyecektir.
Bu politikanın iki önemli sonucu olmuştur:
Birincisi, toplumun her kesimine şiddetin egemen olması ve şiddetin bir sorun çözme yolu olarak benimsenmesi.
Yaygınlaşan kadına şiddet, günlük hayatta yaşanan şiddet (kartopu cinayeti, trafik kavgaları, yanbaktın cinayetleri gibi) bu etkinin örnekleridir. Liderin örnek olması dalga dalga topluma yayılmıştır, daha da yayılacaktır.
Kadın konusundaki siyasal iktidar söylemleri bu şiddeti bir anlamda kabul edilir kılmaktadır.
Bu öfke ve şiddet politikasının ikinci önemli sonucu toplumun karşıt kamplara ayrılmasıdır. Dindar olan-olmayan, Müslüman-kâfir, Sünni-Alevi, bizden olan-olmayan gibi ayrımcılık topluma verilen kalıcı zararlardır.
Bu öfke-şiddet-suçlama sarmalında bilinçli insan üzülüp kızmakla yetinecek ama bilinçsiz bir minibüs sürücüsü kendisini istediğini yapmakta haklı görecektir.
Camı kırılan esnaf kartopunu atan yetişkin bir insanı bıçaklamakta yanlış bir şey görmeyecektir.
Bülent Arınç’ın “bize oy vermeyenler bizden nefret ediyorlar” sözü kaygılı bir saptamadır. Ama bu nefrete kendi tarafının nasıl yol açtığını söylemeye cesaret edememektedir. Daha önceki bir iki cılız çıkışının nasıl azarlanıp sindirildiğini unutamaz.
Kitlelerin böyle ayrıştırılıp kamplaştırılması dünya tarihinde ülkelerin iç savaşlarının nasıl çıktığını anlatmaktadır.
Sorunun çözümü zorbalığın önce durdurulması, sonra da cezalandırılmasıdır.
Bu da öncelikli görevin AKP’nin iktidardan uzaklaştırılması olduğunu açıkça gösterir.
Bunun yapılamamasının Cumhuriyet tarihinin en büyük yanlışı olacağını hiç kimse unutmamalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları