İlhan Selçuk

Dönüşüm Sürecinin Taze Dengeleri...

06 Mart 1998 Cuma

PENCERE

İLHAN SELÇUK

Dönüşüm Sürecinin Taze Dengeleri...

1960’lı yıllarda bu köşede yayımlanan yazılarda politikacı-mütegallibe-komprador ittifakından söz açılırdı.

Mütegallibenin bir anlamı zorbadır, öteki anlamı derebeyi...

Anadoluda kimi eşraf ve toprak ağaları mütegallibe idiler. Bu güç, tek parti yönetiminde toprak reformuna karşı çıkmıştı. Köy Enstitülerini nüfuzlarını kıracak bir tehlike sayan mütegallibenin temsilcileri, sınıfsal bir kavga vererek Türkiyenin uyanışını engellediler.

Peki, komprador kimdi?..

Ülkede sanayi burjuvazisi yoktu; çok partili rejimde yabancı kapitalizmin içerdeki ajanları gibi çalışan komprador kesimi türemişti. Bunlar devletçiliğe düşman idiler, ama, sermaye birikimleri de olmadığından devlete dayanarak sözde özel teşebbüsçülük yapıyorlardı.

Sanayileşmemiş toplumda, çok partili rejimin Batıdakinden ayrı bir niteliği oluşuyor; mütegallibe- komprador-politikacıüçlüsü, seçim sandığını denetlemesini biliyorlardı. Tarım toplumunun köylü katmanlarında başat ideoloji dindir. İttifak, din sömürüsüyle sandıkta çoğunluğu elinde tutuyordu. 1923 Devriminin partisi CHP bu nedenle hiçbir seçimi kazanamamıştır; ama, Türkiye demokrasiye kavuşamamıştır.

*

Aradan yarım yüzyıl geçti.

Bugün yaşanan en büyük olay, seçim sandığındaki ittifakın bozulma sürecine girmesidir.

Neden?..

Çünkü ülkede sanayileşme az çok gelişti; ekonomide tarımın ağırlığı geriledi; Türkiye, turizm gibi yeni alanlara girdi; hızlı nüfus artışı ve kentleşme, toplum yapısını değiştirdi; vaktiyle Demokrat Parti ya da Adalet Partisi gibi merkez sağ örgütlerin şemsiyesi altında yaşayan irtica, bağımsızlığını ilan ederek öz partisini kurdu; endüstrileşme sürecinde burjuvalaşan üçüncü kuşak sanayici laik toplum yaşam biçimine aşılandı; komünizme karşı panzehirdiye beslenen mürteciye -Sovyetlerin yıkılması üzerine- devletçe gerek kalmadı; sola karşı İslamcı ideolojiyi seçim sandığında kullanan büyük sermaye, denetiminden çıkan dincilikten ürkmeye başladı; silahlı kuvvetler en büyük tehlike saydıkları komünizmin gündemden silinmesinden sonra, irticayı en büyük tehdit olarak niteledi.

1990’lar dönüşüm yıllarıdır.

Merkez sağ ile merkez solun koalisyonu 1991den bu yana süreklilik gösteriyor; arada DYP-RP parantezivar; ama, bu ortaklıkta irtica tehlikesi büyüyünce, toplum ve devletin ortak tepkisiyle önlemi alındı.

*

Halkın büyük çoğunluğunun ve devlet örgütünün üzerine birleştiği iki tehlike var:

Ayrılıkçılık..

Ve irtica!..

Bu iki tehlike ya datehditarasında önemli bir fark göze çarpıyor.

Ayrılıkçılıkhiçbir zaman iktidar olamaz; devleti ele geçiremez; ama, irtica, kısa süre önce örneği görüldüğü gibi -oy oranı yüzde 20de kalsa da- hükümetleşip devleti ele geçirebilir.

O zaman Türkiyenin İrana ya da Cezayire dönüşmesi gündeme girebilir. Halkın büyük çoğunluğuyla devlet yönetimi bu nedenle çok duyarlıdır.

*

Önümüzdeki günlerde, herkes hesabını buna göre yapmak zorunda...

Politikacı bu hesabın dışında kaldığı zaman, kafasını duvara çarpacak...

(6 Mart 1998 tarihli yazısı)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Patrikhanenin Sicili... 11 Haziran 2012
Mumcu'nun Saptamaları... 7 Haziran 2012

Günün Köşe Yazıları