Haziran Öncesi Sonrası

27 Şubat 2015 Cuma

Eskilerin deyimiyle “seçim sathı mailine” girdik. Bir eğik düzlem söz konusudur; yani yuvarlanıyoruz. İstekler, hevesler hiç bu kadar açık, yalın olmamıştı. Tarafsız olması gerektiği söylenen ama aynı zamanda yürütmenin başı olan, bu sembolik durumu beğenmediği için de “de facto” duruma vaziyet eden Cumhurbaşkanı, “tarafsız bir lider” olarak partisine 400 milletvekili ve “Meksika usulü” başkanlık istiyor. Muhalefet partileri iktidar partisinin iktidarına son vermek istediklerini söylüyorlar. Muhalifler içinde özel bir konumu olan Kürt Siyasi Hareketi’nin partisi HDP ilk kez seçime bağımsız adaylarla değil, parti olarak gireceğini açıkladı. Seçim sathı mailine girdiğimiz günlerde siyasi tablo böyledir.

***

Bu arada parlamentoda yer almadığı için siyasi tabloda sayılmayan ama siyasetin etkin gücü olmaya aday, bunun için hazırlanan, Gezi sonrasının oluşumu Haziran Hareketi var. Haziran Hareketi’nin seçimlerde nasıl bir politika izleyeceği de önümüzdeki günlerde belli olacak. Bu politikanın belirlenmesinde AKP’nin sandıkta yenilgiye uğratılması hedefi etkili olacaktır ama Hareket’in sözcülerinin açıklamaları yalnızca bu hedefin politika belirlenmesinde tek faktör olmayacağını gösteriyor. HDP’nin yüzde 10 seçim barajını geçebilmek için kapısını çaldığı siyasi partilerden Emek Partisi desteğini açıkladı.Haziran Hareketi’nin bileşenlerinden olan ÖDP ise iki komünist partisi gibi ortaklaşa alınacak bir karara uyacağını belirtti.

***

Seçimler ve sonrasını değerlendirmeye çalışan, iç tutarlılığı olan analizler yapmaya çalışanlar arasında AKP’nin yenilgiye uğratılmasını tek hedef olarak saptayan, politikanın buna göre biçimlenmesini öğütleyenler ana muhalefet partisinin desteklenmesi gerektiğini sıklıkla söylüyorlar. Bu desteğin nasıl biçimleneceğini tartışan formüller bir yana, hemen her seçimde “başka çare yok” şantajıyla karşılaşmaktan bıkmış siyasetçilerle seçmenler ise CHP’yi, Haziran Hareketi’ni ve HDP’yi de kapsayan geniş bir koalisyonun denenmesi gerektiğini dile getiriyorlar. Bu şimdilik ütopik bir iyi niyet formülü olarak ortada duruyor.

***

HDP’nin seçimlere parti olarak katılma kararı alması; yüzde 10 gibi yüksek bir barajın geçilmesinin zorluğu seçim sonrasını iyice belirsizleştirdi. HDP’nin barajı aşmasının siyasi tabloyu önemli ölçüde değiştireceği açık. Geçememesi durumunda ise AKP’nin ve liderinin Türkiye açısından felaket sayılabilecek hedeflerine biraz daha yaklaşması sonucu ile karşı karşıya kalacağız. Bu tablo CHP şantajından yaka silken sol seçmeni ikinci bir açmazla karşı karşıya bırakıyor. HDP’nin bir yandan AKP’nin diktatörlük yasalarına karşı çıkarken “çözüm süreci” kapsamında AKP ile baş başa kalmasının yarattığı kuşku da önemli bir faktör olarak ortada duruyor.

***

Bu tablo önümüzdeki günlerde daha netleşecek, siyasetin farklı olanakları ortaya çıkacaktır. Bu arada AKP iktidarının iktidarı bırakmamak için elinden geleni yapacağını, baskı rejimini “yasallaştırmak” için gece gündüz çalıştığını, daha da önemlisi sokaktan şikâyet eden iktidarın üniformalı üniformasız kendi sokağını harekete geçirmeye hazırlandığını da unutmamakta yarar var. Seçimlere kadar olan süre öyle anlaşılıyor ki, ilerici demokrat çevreler için zorlu geçecektir. İçeriden ve dışarıdan gelecek eleştirilere kulak tıkayan AKP’nin hukuk dışılığı bir seçim stratejisi olarak benimsediği daha açık, daha net görülecektir.

***

Zorbalığın yenilgiye uğratılması dağınık ve kararsız güçlerle zordur. Ama yine de imkânsız her zaman imkânsız olmayabilir. Seçim öncesi tablo böyledir; bir de seçim sonrası var. Seçim sonrası siyaset nasıl biçimlenirse biçimlensin, bu süreçte ortaya çıkacak olumlu ya da olumsuz tablo komünistlere, ilericilere, demokrat çevrelere yalnızca seçim odaklı stratejilerle yetinmemeleri gerektiğini gösteriyor. Seçim sonrasında “yeni” bir Türkiye’yle karşılaşacağız. Orada,
o Türkiye’de etkin bir siyasi güç olma hedefi bugünün stratejilerini de belirlemeli diye düşünenlerdenim ben.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları