Erinç Yeldan

Mucize Büyüme Öyküsünün Sonu

04 Mart 2015 Çarşamba

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) geçen ayın ihracatın geçen seneye görece yüzde 13 gerilediğini duyurdu. Ocak ayında da ihracatımız yüzde 9.8 oranında düşüş göstermişti. İki aylık verileri geçen sene ile karşılaştırırsak ihracattaki gerileme yüzde 6.7 olarak göze çarpıyor.
Sanayi sektörü ise eylül ayından bu yana durgunluk içerisinde. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak hesaplanan sanayi üretim endeksi eylül ayından bu yana sanayide yaşanan reel gerilemenin yüzde 1 düzeyinde olduğunu belgeliyor. İşsizlik oranı 2011’den bu yana ilk kez yeniden yüzde 10’un üzerine çıkmış ve işsiz sayısı da 3 milyon kişiye ulaşmış durumda.
Veriler 2015’in çeyreğinde ekonomik durgunluğun derinleşerek süreceğini vurguluyor. AKP ekonomi idaresinin seçim öncesinde çılgın bir harcama temposuyla ulusal ekonomiyi canlandırma planlarının çaresiz kaldığı anlaşılıyor. İhracattaki gerilemenin ardında Avro ile ABD Doları arasındaki çapraz kurdaki Türk dış ticaret hadlerinin bozulmasında aransa da, ihracat kayıplarının boyutlarını açıklamakta yetersiz kaldığı görülmekte. Gerçek şu ki 1980’lerde temeli atılan ve 2000’li yıllarda AKP tarafından kararlılıkla sürdürülen neoliberal birikim modeli artık tıkanmış durumdadır. Söz konusu modelin tüm dayanağı ulusal ekonomiye yurtdışından ucuz döviz sağlanması ve bunun için de gerekli her türlü dönüşümün gerçekleştirilmesi idi. 2008 krizine değin AKP ekonomi idaresi uluslararası piyasalara sunduğu olağanüstü yüksek faiz getirisi sayesinde sıcak para akımlarının Türkiye’ye aktarılmasına olanak sağladı. Bu dönemde ayrıca sürdürülen özelleştirme uygulamaları ile kamu varlıkları yerli ve uluslararası sermaye çevrelerine dağıtılan rantların ana kaynağını oluşturdu. Söz konusu rantlar 2008 krizi sonrasında artık imar rantları ve konut spekülasyonu ile sürdürülecekti.

***

Oysa aynı dönemde sanayinin ulusal gelirden aldığı pay yüzde 25’ten, yüzde 15’e; sabit sermaye yatırımlarının payı ise yüzde 20’nin altına gerilemekte idi. Dış borçlanmaya dayalı dış açık aracılığıyla sürdürülmeye çalışılan büyüme bu şartlar altında sürdürülemez bir yapıda olmuş ve sermaye girişlerinin yavaşlamasıyla birlikte durgunluğa sürüklenmiştir.
Üretkenlik kazanımlarını yitirmiş ulusal sanayi ve ucuz işgücü deposu haline dönüştürülmüş emekçi yığınlarıyla birlikte gerileyen iç talep şimdi “faizlerin düşürülmesi” çağrı (ve tehditleriyle) canlandırılmaya çalışılmaktadır. 2008 öncesine değin küresel piyasalarda ucuz döviz bolluğuna aldanarak, yüksek faiz aracılığıyla yurtiçine çektiği sıcak para akımlarının büyüsüne kapılan AKP ekonomi idaresi, şimdi çareyi imar rantlarına ve inşaat sektörünün kârlarına dayandırılan yeni bir sanal büyüme öyküsünde aramaktadır. Ancak bugüne değin olağan dışı tempoda dış borçlanma sayesinde yaratılan makyajlanmış ekonomik başarı masalının temelleri artık çökmüştür.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları