8 MART ESİNTİLERİ

08 Mart 2015 Pazar

Sevgili,
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nden 48 saat önce bir sendikanın düzenlediği “Kadın İşçiler Kurultayı”nın gazetelerde çıkan fotoğraflarını gördün mü bilmem.
Ön sıralara devlet ricalinden başlayarak erkekler kurulmuş, ancak çok dikkatle bakınca arkalarda birkaç kadın görünüyor.
Önce güldüm, isyan ettim, sonra tevekkülle söylendim:
Öyle ya, bu toplumda kadının koşulları düzelecekse onu da erkekler yapacaktı!
Bunları düşünürken aklıma yıllar önce tanık olduğum bir olay geldi.
Kadın sorununun gündeme yeni yerleştiği dönemlerde bir toplantıdaydık. Feminist konuşmacılardan birinin açıklamaları bittikten sonra, söz alan kibar ve yaşlıca bir zat şunları söyledi:
- Görüşünüzde çok haklısınız ama bence bunları şöyle savunsanız daha iyi olur.
Kıranta beyefendi, kadınların görüşlerini nasıl savunmaları gerektiğini açıklayacaktı ki, daha genç bir başka erkek atıldı.
- Beyefendi!.. Beyefendi!.. Rahat bırakın kadınları, onların erkeklerin doğrularına ihtiyaçları yok!
Sonra da ekledi:
-Bakın yıllardır bizim doğrularımızla geldikleri yere. Bırakın şimdi yanlış yapsınlar. Ama kendi yanlışları olsun bu! İnanın bizim doğrularımızdan daha iyidir.

***

Çıkışını çok beğendim. Sonra birden fark ettim ki, yine erkekler almışlar sazı ellerine, kendi aralarında atışıp duruyor, kadınlar da bir kenarda dinliyorlardı.
Erkek egemen toplumda doğaldı, nasıl ki, döven de seven de erkek idi ise, ezen de özgürleştiren de o olacaktı.
“Erkek egemen toplum” deyimi burada yanlış çağrışımlar uyandırmasın!
Erkek egemen toplum, bir cinsin hepsinin canavar zalimler, öbürlerinin tümünün mazlum melekler olduğu anlamına gelmiyor.
Burada cinsiyetin kendisinden doğan bir özellik söz konusu değil. Ama üretim biçiminin kadın-erkek ilişkilerine verdiği şekil, o üretim ilişkilerinin ürünü olan kültürün erkeğe yüklediği rolün oluşturduğu bir düşünce biçimidir söz konusu olan.
Yani erkeğin “erkekçe!” olan davranışları, doğuştan getirdiği genlerinde taşıdığı doğal özellikleri değil, toplumun kendisine yüklediği sonradan edinilmiş, öğrenilmiş özellikleridir.
Erkek egemen düşünce bir davranış biçimidir ki, maalesef zaman zaman kadınlar tarafından da benimsenebilir.
Nitekim geçenlerde Antalya’da bir lisenin, mini etek veya taytla okula gelen kız öğrencileri caydırmak için taciz timleri kurmaya teşebbüs eden müdür yardımcısı erkek değil, kadındı.

***

Bu “eğitimci!” hanım erkek hödüklüğü postuna bürünen ilk kadın da değildi. Bir zamanlar, bir hanım bakan yurtlardaki genç kızlara bekaret kontrolü önermekten çekinmemiş, davranışı da erkeklerin de tepkisini çekmişti.
Olay “cinsiyetten değil zihniyetten” kaynaklanınca, yapılması gereken de kadına bakışı değiştirmek oluyor.
Üretim ilişkileri tarım toplumu kültüründen kaynaklanan erkek egemen dünya görüşü artık dayanaklarını kaybediyor.
Ama yerine geçen ne köylü ne kentli dokunun çarpık kültürü, aşınan, ama aşılamayan değerlerin yerine yenilerini koyamadığından ortaya büyük çatışmalar çıkıyor.
Zaten dikkat edersen, kadına şiddetin dorukta olduğu yerler de eski gecekondu mahalleleri, yeni varoşlar oluyor.
Şimdi kimse bana “ama kentlerin göbeğinde de...” diye başlayan cümleler kurmaya kalkmasın! O kentler bu kentler değil çünkü.
Bu konuda söyleyecek çok şey var daha, ama egemen olan lumpen arabesk kültürün kadına yaklaşımını, değiştiremediğimiz sürece her şey boş.
Ve ne yazık ki, o yaklaşım değişmek şöyle dursun, gittikçe pekişiyor ve toplumumuzda, erkek egemen magandalığı kürkünü, giyen kadınların sayısı da azalacağına çoğalıyor.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları