Yalnız Ölüler Dönmez

14 Mart 2015 Cumartesi

Kürsüye çıktığında koca amfide sinek uçsa duyuluyordu. Herkes nefesini tutmuş ne söyleyeceğini bekliyordu. Ağzından ilk çıkan tümce şu oldu:
-Yalnız ölüler dönmez.
27 Mayıs döneminin egemeni MBK’nin saçma sapan bir girişimle, birbirinden değişik gerekçelerle üniversiteden uzaklaştırdığı 147 bilim adamından biri olan Prof. Halit Kemal Elbir, 1962’de saçmalıktan geri adım atan kararnameyle üniversiteye dönüş konuşmasına, işte bu tümceyle başlamıştı.
O günden sonra ne zaman biri siyaset sahnesinde geri plana düşse ya da tümüyle silinse, hep siyasetin “yalnız ölüler dönmez” kuralını hatırlarım.
Abdullah Gül’ün, cuma namazı çıkışında, gazetecilere yaptığı aktif siyasete dönmeyi düşünmüyorum açıklamasını dinlerken de aynı tümceyi hatırladım:
-Yalnız ölüler dönmez.
Kuşkusuz Abdullah Bey, “Aktif siyasete dönmeyi düşünmüyorum” derken, içtendi; yanılanlar sözleri eksik okuyanlardı. Açıklamanın doğru okunuşu şöyle olmalıydı:
-Şu an için aktif siyasete dönmeyi düşünmüyorum.
Yoksa zamanı gelince Abdullah Gül’ün aktif siyasete dönmesi gündeme gelecektir.

***

Siyaset doğa gibi boşluktan nefret eder. Bir güç boşluğu oluştu mu, onu dolduracak, akım kendiliğinden oluşur..
Tarihe bakın güç boşluğu, oluştuğu dönemlerde birden ortaya çıkan ve sonra büyüyerek tarihi bir figür olan kişilere bakın, önemli bir bölümü daha önce adı bile duyulmamış ya da ancak dar çevreler tarafından tanınan insanlardır.
Şimdi güç boşluğundan söz etmemi yadırgayıp “İnsaf et, bugünün Türkiyesi’nde de güç boşluğu varsa!” diyenler çıkacaktır..
Ama unutmayın ki güç savrukluğu da güç boşluğuyla aynı sonuçları doğurmaktadır.
Bu durumu en iyi ifade eden tümce de şu ünlü reklam sloganı olsa gerek:
-Kontrolsüz güç, güç değildir!
Kendisini harekete geçiren etkenlerin denetiminden çıkmış olan güç, kontrolsüz güçtür.
Ama aynı zamanda, aşırı derecede kendine hayran eskilerin deyişiyle “sadece kendi ile meşbu (doymuş, dolu, doygun)” olan güç de kontrolsüz güçtür.
Kontrolsüz gücün ne denli yıkıcı olduğunun şu andaki en çarpıcı örneği ise “parlamenter başkanlık” sistemimizin cumhurbaşbakanı Tayyip Erdoğan’dır.
Kendisine tüm sorunları tek başına çözme yetisi vehmeden Tayyip Erdoğan’ın, her ağzını açışta sorun çözeceği yerde yeni sorunlar yaratmasının nedeni şişkin egosudur.

***

Durum artık o hale gelmiştir ki hangi sorun belirse, hemen “ben çözerim!” diye ortaya atılan Tayyip Erdoğan, sorundan daha büyük sorun haline gelmiştir.
Şu faizler, dolar sorununa bakın!
Tayyip Bey’in Merkez Bankası’na, enflasyonu artırıyorsun, faizleri indir diye dayatması, isteklerine kulak asılmaması üzerine de “vatan hainliği, faiz lobiciliği” suçlamalarında bulunması, TL’nin dolar karşısnda, öbür dış faktörlerin etkisini de aşan ölçüde değer kaybına neden olmuştur.
Yani bir anda “TL., faiz, dolar sarmalı” sorunu bizzat Tayyip Erdoğan sorununa dönüşmüştür.
En sonunda TCMB Başkanı ve ekonomi kurmaylarıyla yapılan toplantıda, ekonominin dümenindeki yerini henüz muhafaza etmekte olan Ali Babacan, bu konuda alınacak ilk önlemin Tayyip Bey’in susması olduğunu söylemek zorunda kalmıştır.
Merkez Bankası ile girişilmiş yıkıcı faiz düşürme tartışması, Tayyip Erdoğan’ın nasıl kontrolsüz yıkıcı, zararlı bir güç haline geldiğinin birçok örneğinin sadece biridir.
Tayyip Bey kontrolsüz gücüyle, güç sorunu yaratıyor.
Tayyip Bey kaldıkça giderilemeyecek görünen bu sorun, Abdullah Bey’i da-ha çok çağırır siyasete. Ve bir gün koşullar olgunlaşınca bakarsınız, Abdullah Bey dönüvermiş.
Öyle inanmaz inanmaz bakmayın! Unutmayın! Siyasette yalnız ölüler dönmez.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları