Hikmet Çetinkaya

Dalkavuklar Daltabanlar!..

14 Mart 2015 Cumartesi

Bir gizemin ipucu mu, elinde tuttuğun dünya?
İster yanıt ver, ister verme...
Kentin üstüne çöken yağmursuz bir bulut; bir sevda masalı yıllar öncesinden akıllarda kalan; bir şiir hiç yazılmamış sarı saman kâğıdın üzerine...
Göğün imbiğinden süzülüp çevreye yağan karamsarlık bana geçmişle geleceğin ışığını yakıyor...
O ışık mı benim gözlerimi delip geçen, bilmiyorum...
Bildiğim soygun ve vurgun döneminin hiç durmadan sürmesi.
Cumhuriyet’in Hürriyet’in Washington temsilcisi Tolga Tanış’ın “Potus ve Beyefendi” kitabını manşetine çekmesi, yarı aydınlık bir gecenin içinde soygun ve vurgunun resmini yansıtıyordu.
Genç meslektaşım Tolga Tanış’ın kitabını okumadım daha.
Cumhuriyet, kitabın önemli bölümlerinden bir alıntı yapıp manşetten verince “göz göre göre atlatma buna denir” dedim kendi kendime...
Habere bir göz attım...
Kürt petrolünü dağıtan imtiyazlı şirketin arkasında Berat Albayrak varmış. RTE üçüncü kez başbakanlığı kazandığı 2011’deki ilk Bakanlar Kurulu toplantısında, bölgedeki petrolün taşınması için Ahmet Çalık’a “imtiyaz tanıyan” karara imza atmış.
Bilmeyenler için kısa bir not: Berat Albayrak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı ve o dönemde Çalık Holding’in CEO’su...

***

Vurgun düzeninde hak hukuk kavramı hiçbir zaman olmaz. Yasalar ayaklar altına alınır ve çiğnenir.
Kimse ama kimse bunları görmez; yağma, vurgun düzeni üzerinden kurulan kirli çıkar ilişkileri sürüp gider.
Ne zaman sistem kilitlenecek, kriz patlama noktasına gelecek, işte
o gün her şey güneş ışınlarıyla aydınlanacak, giz perdesi yırtılacaktır.
Toplumsal çatışmalar, şiddetin boyutu, hukuksuzluk, adalette eşitlik ve dürüstlük!
Bu kavramları yok sayarak nereye dek gidebilirsiniz?
Toplum giderek cepheleşirken elbet vurgun düzeninin iştahı kabarıyor; yedikçe, midesi şiştikçe doymuyor “daha da daha da” diye çığlık atıyor.
Sömürü düzeninden paylarını alanlar, değirmenin suyunun nereden geldiğine bakmazlar...
Benim “yurdum insanı” da bu olup bitene, soygun ve vurgun yapanlara alkış tutar, seçimlerde oyunu verir...
Onlara sakın sormayın “vurguncuya, talancıya, yalancıya, hırsıza niçin oy veriyorsunuz” diye. İnanın bana şu olur yanıtları:
Hırsız olmasına hırsızlar ama iş yapıyorlar!

***

Mart hüznü var içimde...
Kentin üstüne çöken yağmursuz bir bulut; göğün imbiğinden süzülüp çevreye yağan karamsarlık...
Belli belirsiz ayrımsayarak içindeyim hayatın...
Kara buluttan sızan ışık, kaçışlar, kirlenmiş ırmaklar, denizler ve siyaset...
O bakan çocukları!
Bakan Bey’in kolundaki 700 bin liralık saat, İranlı damat, talan dönemi, kasalar, kutular ve altınlar...
Akan bir suyun işitilmeyen sesinde kendi karamsarlığım, hüznüm...
Sevincimi nereye sakladınız benim?
Eskiden sarıksız külah giyermiş dalkavuk. Konaklarda, saraylarda, efendilerini hem güldürür hem eğlendirirmiş.
Resmi görevleri buymuş!
Önceki gece, tarihsel görevlerini sürdüren dalkavuklar geldi aklıma...
Sarıksız külah yerine gömlek, kravat, lacivert elbise...
Kimisi ekonomi üzerine kimi tarih, dış siyaset üzerine soytarılık yapıyorlarmış adı bilinmeyen bir ülkede...

***

Mart hüznü içinde soygunu, vurgunu, gazeteci Tolga Tanış’ın kitabını, dalkavukları, konakları, sarayları, kirlenen denizleri, akarsuları yazarken ipin ucunu kaçırdım, yolumu şaşırdım!
2015 Türkiyesi’nde dalkavuklar gibi daltabanlar da arttı canım ülkemin medyasında...
Karınca gibiler inanın!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları