CHP Bu Yolu Altmış Yıl Önce de Denemişti

22 Kasım 2008 Cumartesi

CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın İstanbulda çarşafa dolanmasına yol açan olay ve ardındakilere daha sonra değineceğim. Bugün üzerinde duracağım, son olayın mimarlarından CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekinin ne kadar bildiğini kestiremediğim başka bir olaydır.

Sosyal demokratlarda, kendi tabanlarını genişletmek için, sağa, hatta tutuculara açılma girişimi hep olmuştur. Bülent Ecevitin bu konudaki çabalarını biliyoruz.

Son zamanlarda Baykalın çevresinde de, bu yolu tavsiye edenlerin etkilerinin arttığı biliniyor.

Kendi yakın geçmişini bile iyi bilmeyen bir toplumun ne denli anımsayacağını bilemem, ama CHP bugün denemekte olduğu yolu, ilk sandık deneyi sayılabilecek olan 1950 (gerçi 1946 seçimi de var, ama o tartışmalı olduğu için saymıyoruz) seçimlerinden önce de denemişti.

Dilerseniz, o dönemi orta eğitimde bir öğrenci olarak yaşamış olan Altan Öymenin Değişim Yılları kitabından yararlanarak kısaca bir anımsayalım.

Altan Öymen, Değişim Yıllarıadlı yapıtının 276. sayfası ve devamında, CHPde din eğitimi isteklerinin boy vermesine değiniyor. İlk defa partinin 1947 kurultayında dile getirilen istekler okullara yeniden din dersi konması ve imam hatiplerin (önceleri kurslar şeklinde) açılması ve ilahiyat fakültesi kurulmasıdır. Öymene göre bu yeni akımın öncüleri de, Türk Ocaklarının eski başkanı Hamdullah Suphi Tanrıöver ile sivil paşa olarak anılan Sinan Tekelioğludurlar (ne gariptir ki, sonra ikisi de CHPden ayrılarak DP saflarına katılıp, orada politika yapmışlardır) ve partinin eski tutumunu şiddetle eleştirmektedirler.

***

Lafı uzatmayalım. Henüz CHP iktidarının sürmekte olduğu, 1949 yılı mart ayında Şemsettin Günaltay Hükümeti işbaşına gelir. 66 yaşındaki Günaltay İslam dini üzerinde uzmanlaşmış bir Darülfünun hocasıdır, siyasete Osmanlının son döneminde İttihat Terakkinin sağ kanadından katılmıştır. Ama Günaltayın hükümetine, kabinesindeki gençlere atfen, Gençler Hükümetidenmiştir.

İşte okullara başlangıçta isteğe bağlı din dersi konması, imam hatipler konusunda ilk adımın atılmasının sağlanmasının şerefi bu hükümete aittir.

Köy Enstitülerini baltalayıcı girişimler ise, daha 1946 yılında Hasan Saka Hükümetinde, Hasan Âli Yücelin yerine gelen Reşat Şemsettin Sirer tarafından başlatılmıştı. Şemsettin Günaltay da daha başbakan olmadan Köy Enstitülerine karşıtlığıyla tanınmış bir politikacıydı.

Altan Öymen kitabında, CHP milletvekilleri arasında sonucu tehlikeli görenler çoktu. Fakat iki nedenle seslerini çıkaramıyorlardı.

1- Muhalefet saflarından gelen dinsizlik suçlamasının baskılarını seçim çevrelerinde de yaşıyorlardı.Yerel rakipleri karşısında kişisel olarak yıpranmak istemiyorlardı... CHPliler arasında da artık kim daha dindardır, kim değildirkarşılaştırılması yapılmaya başlanmıştı. Daha dindargörünmek indi. Görünmemek outtu...diyor (s. 278-79).

***

Din sömürüsü yapan çevrelerin dinsizsuçlamasıyla karşı karşıya kalma korkusu zaman zaman CHPyi gerçekten gülünç durumlara da düşürmüştür.

Bilindiği gibi DP, 14 Mayıs 1950de iktidara gelir gelmez, ezanın Türkçe okunması zorunluluğunu getiren TCKnin 526. maddesinde değişiklik yaparak yeniden Arapça ezana dönüş girişiminde bulunmuştu.

Buna karşılık CHPnin tavrının ne olduğunu bakın A. Öymen nasıl anlatıyor:

O iki gün içinde tasarıyı görüşen bir başka siyasal kurul, CHP Meclis grubuydu.

Oradaki görüşmelere tam bir tereddüt havası egemen oldu.

CHPli milletvekillerinden bir kısmı hükümet girişimini kınıyor ve buna açıktan açığa karşı tavır alınmasını istiyordu.

Bir kısmı ise Bu konu hassas bir konudur, biz karşı çıkmayalımdiyordu.

Konunun hassas sayılması yeni bir din sömürüsü aracı haline getirilmesindendi. CHP iktidardayken alttan alta başlayıp, iktidar değiştikten sonra açık açık yapılan Arapça ezan kampanyasının özü şu kaba ayırımcılığa dayanıyordu:

Arapça ezan isteyenler dindardır. Türkçe ezan isteyenler dinsizdir.

Dinsizlikvekomünistlik’... Bunlar CHPye karşı birbiriyle iç içe kullanılan saldırı silahları halindeydi.

CHPnin iktidardaki son yönetimleri bu suçlamaların verdiği kompleks altında dindarlıklarını (tabii komünizm karşıtı olduklarını da) kanıtlama gayreti içine düşmüşlerdi.(s. 489)

Sonunda 16 Haziran 1950 günü, konu Mecliste görüşülürken, CHP ne lehte ne de aleyhte tavır aldı.

Evet CHP, altmış yıl önce de, aynı suçlamalar ile karşı karşıya kalmış ve bugün mütedeyyin seçmenin nabzını tutmayıöngörenlerin önerdikleri yolu daha o zaman denemişti.

Peki, 1950 ve 1954 seçimlerinde sonuç ne oldu?

Hemen söyleyelim, 1950de büyük yenilgi, 1954te daha da büyük hezimet...

asirmen@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları