Özgür Mumcu

Parti-Devlet Kimin Olacak?

25 Mart 2015 Çarşamba

Bunun işleyebileceğine nasıl inandı? Sadece kocaman bir saray yaptırmak, birkaç parti militanına masa örtüsünden kefen giydirmek kâfi gelir mi zannetti?
Bu defa cumhurbaşkanını halkın seçmesine mi bel bağladı?
Anayasayı değiştirmeden başkan gibi davranabileceğine nasıl inandı? Bir süre sonra hükümetle çatışmasının kaçınılmaz olduğunu nasıl görmedi?
Özal’ın Akbulut’la yaşadığını Davutoğlu ile yaşamayacağını nereden çıkardı?
Başbakan üzerine kurulu bir siyasi rejimde cumhurbaşkanı olunca, başbakanla er ya da geç çarpışacağını nasıl göremedi?
Kendisi üç dönem kuralına takılmayıp siyasi kariyerini 2023’lere kadar başkan olarak planlarken, partinin emektarlarının tasfiye edilmeye kolaylıkla boyun eğeceğine onu kim inandırdı?
Haziran seçimlerinde AKP başarılı olursa Davutoğlu rüştünü ispat edip güçlenecek. Bu durumda kendi yetkilerini azaltıp Erdoğan’ı başkan yapacak bir anayasa değişikliğini neden istesin?
AKP seçimlerde başarısız olursa da zaten anayasayı değiştirecek bir gücü olmayacak. Demirtaş’ın Erdoğan’ı başkan yaptırmayacağız açıklamasından sonra -şayet o cenahta ani bir dönüş yaşanmazsa kim getirecek başkanlık sistemini?
Erdoğan’ın “Kürt meselesi yoktur” açıklamalarına bakarsak, aklında bu işi MHP’yle beraber kotarmak mı yatıyor? Şimdilik uzak ihtimal ama siyasette 24 saatin dahi çok uzun olduğu da malum.
AKP içinde olanların danışıklı dövüş olduğuna inanmak güç. İktidar medya-sının ani bir fırtınaya tutulmuş gibi yalpalamasını izlemek dahi kavganın sahici olduğunu gösteriyor.
Sinyalleri doğru okuyamayan iktidar medyası, Dolmabahçe açıklamasından sonra hükümeti destekleyen manşetleri henüz tazeyken Cumhurbaşkanı’nın Dolmabahçe’ye karşı çıkan sözlerini aynı hevesle manşete taşımaktan çekinmedi.
Kasırga şiddetli. Dün, Sabah gazetesi Arınç ve Gökçek arasında, bütün memleketin pür dikkat izlediği kavgayı ilk sayfasına koyamadı bile.
Durumdan vazife çıkaran Melih Gökçek’in aculluğu, hiç beklemediği bir netice doğurdu. Arınç ne haysiyetsizliğini bıraktı ne hadsizliğini. Daha da fenası Gökçek hakkında seçimlerden sonra açıklanmak üzere 100 başlık olduğunu söyledi. Ankara’yı parsel parsel sattığını da söylemeden geçmedi.
Kavgaları o denli şiddetli ki yaptıklarının tuhaflığının bile ayırdında değiller.
Parsel parsel sattı” bir yolsuzluk iddiası. O iddiaları seçimden sonra açıklayacağını söylemek ise siyasi çıkarlar sebebiyle bir şeylerin üzerinin örtüldüğünün itirafı.
Partinin en ilkeli olduğu ileri sürülen figürlerinden Arınç. Onun da hali bu. İlkesinin boyunu seçimler belirliyor.
Başbakan Yardımcısı, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’nı açıkça nelerle itham ediyor! Ama seçimlerde partisi zarar görmesin diye de “turpun büyüğünü heybesinde saklıyor.”
Memleketin bir hukuk devleti olmadığını o kadar iyi biliyorlar ki artık açık açık, her şeyi gözümüzün önünde yapabilecek cesaretleri var.
AKP içinde kavga var diye sevinmedim. Hukuki hiçbir yaptırıma ihtimal vermeyip yolsuzluğu böylesine rahat telaffuz etmelerine ise üzüldüm.
Çürümüşlüğün bu kadar içselleştirilip doğal kabul edilmesi, Türkiye standartlarının bile bir hayli altında.
Biri sarayında yanında telekineziye, falan inanan danışmanlarıyla medyaya hükümeti şikâyet eder. Diğerleri ona sus deyip belediye başkanlarını yolsuzlukla suçlar. O yolsuzlukla hesaplaşmayı ise seçim sonrasına erteler. Maksat partiye zarar gelmesin.
Neticede parti-devleti hepsinin ortak arzusu. Mevzu o partiyi ve dolayısıyla o parti-devleti kimin kontrol edeceği.
Komşularla sıfır sorun diye geldiler, kendi içlerinde dahi sırf sorun oldular.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları