Yeni Bir Başlangıç İçin

29 Mart 2015 Pazar

Seçime gidiyoruz. Haftanın özeti: Cumhurbaşkanı, başkanlık sistemleri literatürüne yeni giren “Türk usulü”nün faziletlerini anlattı. Başbakan Davutoğlu “başkanlık sistemini seçim bildirgelerine koyduklarını hatta metni bizzat kendisinin yazdığını” açıkladı. Davutoğlu’nun Başdanışmanı Mahçupyan, “Türkiye’de demokrasi yok” dedi. “Halkın darbeye karşı yolsuzluğu hoş görmeyi tercih ettiğini” belirtti. Arınç, Gökçek’le ilgili açıklamalarını sürdürdü, “HDP’nin barajı geçme ihtimali bizi korkutuyor” dedi. Öteki başbakan yardımcısı “HDP geçemez, zaten Meclis’te olmasalar da kıyamet kopmaz” diye konuştu.

***

Bir magazin güzellemesi olarak gülümseyerek okuduk ki, ana karnında bir bebek annesinin söylediği şarkıya tempo tutmuş, alkış çalmıştır. Bizim memleket de öyledir; doğum sancıları çekiyoruz. Mahçupyan mahcup olsa, Başbakan kendisi olsa, Erdoğan Türk usulünün aslında Osmanlı usulü olduğunu nihayet açıklasa diye düşler görüyoruz. “Şu başkanlıklı demokrasi artık gelse” diyenler meydanlarda alkış tutuyor. Nasıl gelecek onu tam bilmiyoruz. Hesap kitap yapıyor, üç aşağı beş yukarı aritmetiğin içinden çıkamıyor, yüksek matematiğe başvuruyor, nihayet “cebir üzerinden demokrasinin hası geliyor” diyenlere biz “eh çüş artık” derken cebir yasası Saray’a doğru çoktan yola çıkmış bile.

***

Memleketin üstünde inatçı bir sis yavaşça koyulaşıyor, görüş mesafesi her gün biraz daha azalıyor. Maceranın kapıyı ne zaman çalacağını kestiremiyoruz, nereden vuracak tam çıkaramıyor, gardımızı alamıyoruz. Nereden gelecek? Her yerde bir Osmanlı izi bulduğumuz için son zamanlarda ABD destekli, NATO korumalı yeni Yemen savaşları üzerinden olabilir. “Irak’ta, Suriye’de, şimdi Yemen’de ne kaynatılıyor kazanda” diye soran saf vatandaşa “mezhep savaşlarıdır” diye yanıt veren yorumcu, “peki, bizimle ne ilgisi var” diyene Sivas, Maraş, Başbağlar diye saymaya başladığında derin bir sessizlik çöküyor sis içinde göz gözü görmeyen memleketime.

***

Seçim yaklaşıyor, sokak sustu, umutlar sandığa girdi, sandıktan ne çıkacağını bilemiyoruz. “Ne atıyorsan sandığın içine o çıkacak, başka ne çıksın” diyen var. “İki ay var daha neler olur neler” diyen felaket habercisi gazeteci ise içimize korku salıyor; “cebir işler bu kez” diye kâbus senaryosu yazıyor. Dışarıda savaş tamtamları çalıyor. İçeride kötü bir koku yükseliyor. Cemaatlerin, cümle tarikatların arasından sıyrılan macera hevesi çatışma peşine düşüyor; “provokasyon var” diye bağıran kim artık anlaşılmıyor.

***

Bu durumlar, Mahçupyan Efendi’nin isabetle buyurduğu gibi Türkiye’de demokrasi diye bir şey bulunmaması ile yakından ilgilidir. Demokrasi yoksa başka bir şey vardır. Başka bir şey varsa onun bir de adı olmalıdır. Meclis’ten taze çıkan yasanın üstüne tüy diktiği bu şeyin adı nedir ey yurttaş? Lafı neden dolandırıyorsunuz kardeşler? Ama işte seçim, ama işte sandık diye ne geveliyorsunuz? İktidarın bir elde toplandığı ve büyük tarih kitabının yazdığı gibi macera hevesinin çekici büyüsünün insanları zıvanadan çıkardığı politikaların egemen olduğu zamanlar böyle zamanlar değil miydi?

***

Seçim yaklaşıyor. İktidar partisi bu seçime bir parti olarak girmiyor. AKP şimdi için için kaynayan bir kazan da olsa başkan olmak isteyen Cumhurbaşkanı’nın seçim aracıdır. Herkes de biliyor ki, bu seçimde ya tek adamlığın her gün biraz daha şekillenen karakteri onaylanacak ya da 12 yıllık aradan sonra yeni ve mutlaka yeni bir başlangıç yapma ihtimali güçlenecektir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları