Yağma

30 Mart 2015 Pazartesi

AKP iktidarı kendi içinden kaynaklanan bir büyük çatışma yaşıyor. İç ve dış kamuoyu şaşırıyor. Anlı şanlı yazar ve yorumcuları geçtik, giderek bilim insanları bile AKP’de olanları açıklayamıyor.

***

Aslında AKP’de geçen hafta yaşananların bulmacasını çözecek anahtar bu partinin kendi özünde ya da niteliğinde gizlidir.
AKP bir Siyasal İslam olgusudur. Tarihsel olarak ya da güncel olaylarla kolayca kanıtlanabileceği gibi, siyaset dışında kalan İslam değil, siyasallaşan İslam niteliği gereği iktidara yağma yapma amacıyla geliyor ve iktidar olduğunda yağma yapmadan yaşayamıyor.

***

AKP işbaşına geldiği Kasım 2002’den bu yana ülkeyi, yağmalanması gereken bir savaş alanı ya da çok özendiği Arapçasıyla darülharb, yani, ganimeti savaşı kazananlar arasında üleştirilecek bir yer saydı. O tarihten bugüne kadar ülke, başlangıçta Cemaat ile birlikte sonrasında tek başına AKP tarafından fiziğiyle ve ruhuyla yağmalanıyor.
Fiziksel yağmada önceliği özelleştirmeler alıyor; sonra ormanlar, dereler, kıyılar ve koylar geliyor. Yıllardır devlet bütçesi, örtülü ödeneklerle, tutarı ve kimlere yapıldığı açıklanmayan sosyal yardımlarla ve kamu ihaleleriyle yağmalanıyor.
Fiziksel yağmalamaya koşut olarak, bürokrasisi ve kurumlarıyla Cumhuriyet yağmalandı. Osmanlı’dan başlayan ve Cumhuriyet ile çok ileri noktalara taşınan yaklaşık iki yüz yıllık çağdaşlaşma kazanımları ve bunların dayandıkları değerler yerle bir edildi.
Hukuk, evrensel ilkelerinden tümüyle uzaklaştırıldı; torba yasalara konuldu; parlamenter sistem bekleme odasına alındı; hukuk üst kurumları yağma temelinde yeniden biçimlendirildi.
AKP iktidarında eğitim ve bilim yağmalandı; eğitim yağmalanarak bütünüyle ilkelleştirildi; TÜBİTAK ve TÜBA gibi bilim üst kurullarına ek olarak ÖSYM ve YÖK yağmalamalarıyla gençlerin ve ülkenin geleceği karartılıyor. Bugünlerde İstanbul Üniversitesi’ne rektör atanması örneğinde bir kez daha yaşandığı gibi üniversite sürekli yağmalanıyor!
Daha özelde Cumhuriyetin başkenti Ankara’nın, işbaşına gelir gelmez ben böyle sanatın içine tükürürüm diyen bir belediye başkanı tarafından nasıl parsel parsel yağmaladığını hükümet sözcüsü açıklıyor. Atatürk Orman Çiftliği’nin acımasızca talanı kentin büyük yağmasının çok küçük bir parçası olarak kalıyor.
Kültür ve sanat alanı da talan edildi; eski eserler rantlara kurban gitti; İstanbul’da AKM kapatıldı; Kars’ta Mehmet Aksoy’un İnsanlık Anıtı dönemin başbakanı, şimdiki cumhurbaşkanı tarafından ucube benzetmesi yapılarak yıktırıldı!..

***

Yağma kavgasının üç özelliği öne çıkıyor. İlki, yağma kavgasında, tanımı gereği, doğruluk, dürüstlük ve erdem gibi temel ahlak kavramlarının yeri olamaz; yalan en yüce değerdir!
İkincisi, yağmacılar, içinde ne olduğunu hiçbir zaman açıklamadıkları bir dava için kavga ettiklerini öne sürerler. Ancak kamuoyu oluşturan çevreler, davanız nedir sorusunu soramaz. Çünkü yağmacılardan korkar!
Üçüncüsü, yağmacılıkta çok başlılık olmaz. Bu nedenle başkanlık sistemi sürecin olmazsa olmazıdır. İstenilen başkanlık sisteminin içeriğinin bilinmezliği de dava gibidir; sorgulanamaz!

***

Seçmenin, artık yağma yok demesinin sağlanması için, her şeyden önce AKP düşüncesinin gerçek niteliğini karşısına alan bütüncül bir siyaset sergilemek gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları