BRÜKSEL - Maç berabere bitti, sevinsek mi üzülsek mi bilemiyorum, şu anda Belçika önde, onlar dinlenirken biz Almanya-Avusturya hattına gireceğiz, açıkçası 2012 zor ama en azından dün kaybetmek de vardı, rakibin kaçırdığı penaltıyı ve onca pozisyonu düşünürsek...

Maça bakacak olursak; binlerce taraftarının da etkisiyle 90 dakikaya olgun hücum girişimleri ile giren Belçika’ya dayanamadık, birbirini yolda görse zor tanıyacak Sabri-Serdar-Servet-Çağlar’dan kurulu defans uyum sorunu yaşarken Kırmızı Şeytanlar golü buluyordu.

Moralsiz Emre’nin iki Selçuk’un temposuna uyamaması Arda’nın yalnız kalması Hiddink’in planlarını alt üst etti. Hatta bu bocalama döneminde fark da artardı ama Belçika oyunu elinde tutmayı yeğledi.

Yine Selçuk’un çizgiden çıkardığı top ilk bölümün kırılma anlarındandı.

Nitekim bu dakikada dönen şans Arda’nın getirip ‘en iyi yerli’ Burak’ın plasesi ile gole dönüşünce maç dengelendi.

İşin garibi onca yanlışa rağmen devrenin sonlarındaki şut tercihleri doğru yapılsa soyunma odasına galip inmek bile işten değildi.

İkinci bölümde Emre de toparlanıp birbirine uyum sağlayan savunma hücuma katkı verince maç maç gibi oldu. Ama Hiddink, Leekens’in Martens’i oyuna almasına karşılık veremeyince yük Volkan’ın omuzlarına bindi. ‘Milli damat’ da günündeydi, hatta Arda’nın yaptırdığı gereksiz penaltıda rakibin motivasyonunu bozup Witsel’i yanılttı. Son dakikalarda da oyunu soğutup 1 puanı kurtardık ama beraberlik inanın iğneli fıçı ve kazanılmış bir şey yok.

O yüzden sevinmemeli, hep kazanmalı, Belçika’nın da takılmasını beklemeliyiz. Hem de Gökhan’sız, Hamit’siz ve Nuri’siz...