Ekonomik Önlemler Yeterli mi?

03 Aralık 2008 Çarşamba

Başbakan ekonomik krize karşı uygulamaya konulmuş ve konulmamış önlemleri İlla bir ambalajlı paket mi olmalı diyerek, savundu. Elbette alınan her önlem bir faydalı amaca yöneliktir ve kriz nedeniyle alınmıştır. Ancak buradaki sorun ağır krize karşı makro ve mikro önlemlerin bir bütünlük ve tutarlılık içinde aynı anda uygulamaya sokulması anlamı taşıyan ekonomik paketin bulunmamasıdır.

Uygulamaya konulan önlemlerden biri vergi borçlarının taksitlendirilmesi. Bu tecil ve taksitlendirmede 50 bin YTLnin üstündeki borçlara teminat istenmesi, 01.09.2009 tarihine kadar gecikme zammı uygulanması nedeniyle iş âlemine, özellikle küçük ve orta işletmelerin işine yaramayacak. Normal taksitlendirmeden farkı yıllık yüzde 30 faiz yerine yüzde 3 faiz uygulanması. Ancak vergi borçları gecikme faizleri nedeniyle taksitle de olsa ödenemez durumda.

Bütçeye katkısı bakımından ilk aylarda gelecek üç beş taksit tutarı pek işe yaramayacak.

İkinci önlem, Varlık Barışı Kanununun yürürlüğe girmesi. Bu kanundan yararlanma süresi 29.03.2009 tarihi olduğundan yararlanmak isteyenler bir iki ay ölçecek biçecek sonra karar vereceklerdir. Kısa sürede ciddi bir varlık tutarının ekonomiye kazandırılması beklenmemeli. Üstelik dışarıda rahat bir uykuda olan paraların gelme olasılığı da çok zayıf. Ancak Türkiyeye getirilmek istenen ve getirilmekte korkulan kara ve gri para gelebilir. Yurtiçinde de gayrimenkul satışlarından doğan kayıt dışı gelirler belki bu kanundan yararlanarak sisteme girer. Bir de gelen paralar sermaye olarak gelmesi gerektiğinden ve harcanması ancak şirket faaliyetleri için olacağından sırf vergi incelemesinden kurtulmak için geçici süreyle para getirme yolu da denenemeyecektir. Dolayısıyla bu kanun nedeniyle gelmesi beklenen paralarla ekonominin rahatlaması beklentisi gerçekçi gözükmüyor.

Üçüncü önlem, mevduat zorunlu karşılıklar oranının indirilmesi. Bankaların likiditesine katkı amaçlı bu önlem para politikası aracı olarak kullanılan, ancak mevduat çekilişi olduğu takdirde bankaların likidite sorunu çözmede yetersiz kalacak bir önlemdir. Bankalar daha az bir karşılığı Merkez Bankası’na yatırmakla kendilerine kalan parayı reel sektöre kredi olarak verebilir. Faydalı, ama etkisi belirsizdir.

Dördüncü önlem, uzun vadeli mevduata uygulanan gelir vergisi stopajının sıfır olarak uygulanması. Bundan beklenen vadelerin kısadan uzun vadeliye kayması ve bundan bankaların likidite olarak faydalanması. Ancak krizlerde belirsizlik içinde olan mevduat sahipleri uzun vadeli mevduat kararı veremezler, hep likit kalmak ve gelişmelere göre hareket etmek isterler.

Beşinci önlem, şirket birleşmelerinde birleşme sonucu belli bir süre kurumlar vergisi istisnası uygulanması ve birleşen kurumun aktifinde bulunan sabit kıymetlerin birleşme sonucu satılması halinde doğan kazanca istisna uygulanması. Bu birleşmeleri teşvik edici bir önlem olabilir. Ancak sırf bu istisnalardan yararlanmak için zor durumda bulunan şirketlerin birleşmesi beklenmemelidir. Çünkü zor durumda olan ve likidite sorunu olan iki firmanın birleşmesi tüm diğer birleşmelerden daha zordur. Örnek bugün şarap üreticilerin tümü zor durumda, acaba dayanışma yaparak birleşirler mi, hiç sanmıyoruz.

Altıncı önlem, tüketici kredi faizlerinin yüzde 30-50 kısmının belli bir süreyle Hazine tarafından karşılanması. Bu yükselen faiz maliyeti nedeniyle iç talep daralması yaşanmamasına ve talebi teşvik etmesine yönelik bir önlem olmakla birlikte esas sorun kredilerin ödenememesi ve kredi kartlarının çılgınca kullanılması.

Yedinci önlem, yatırım ortaklıkları ve fonları kazançlarından yüzde 5 BSMVnin kaldırılması. Bu sermaye piyasasında yatırım yapanlarla yatırımı yönlendirenleri ilgilendiren ve bu konuda yapılan büyük vergi incelemelerinin sonucu uygulanan bir durum. Aslında direkt krize etkisi düşünülmemeli.

Sekizinci önlem, Eximbankın 2009 yılında ihracatçılar ve KOBİlere 3 milyar dolar kredi vermesi. Burada önemli olan kredilerin adil dağılımı ve almak isteyenin formaliteler nedeniyle bu işten vazgeçmemesi.

Dokuzuncu önlem, yerli hisse senedi yatırımcılarına yabancılar gibi sıfır gelir vergisi stopajı uygulanması. Bu önlem, borsaya yönelişi teşvik amacını taşıyor.

Ama bu önlemleri ambalajlasanız bile, IMFnin önereceği bütçe harcama kısıntısı ve vereceği 25-30 milyar dolar destek kadar etkili olamaz. Bu nedenle IMF ile anlaşma zorunlu gözüküyor. IMFsiz bir dünya hayalimiz olsa da IMFe mahkûm olmak tartışmamız gereken en önemli meselemiz olmalı.

pamukm@superonline.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları