‘Soykırım’ Sorunu Ve İmaj Erozyonu

21 Nisan 2015 Salı

Değerli Dostum Murat Yasa’dan, 24 Nisan tartışmalarıyla ilgili bir ileti aldım.
Murat Yasa, iktidarın tarafsız bilim kişilerini bir araya toplayıp, bunlara tüm arşivlerin incelemelerini sağlayıp, bir sonraki 24 Nisan’a kadar bir rapor hazırlatılması yönünde çalışmalar yapılması temennilerini dile getiriyor.
Cumhuriyet okurlarının soykırım iddialarıyla ilgili araştırmalarıyla yakından tanıdıkları emekli Büyükelçi ve eski İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ’ın ABD Büyükelçiliği yıllarında (1979 - 1989) Sayın Yasa’nın söylediğine benzer bir girişimde bulunduğu, ABD’deki önde gelen tarihçilerle temasa geçerek, onları bu yönde çalışmalara sevk ettiği, bu çalışmalar sonucunda soykırım tezini çürüten önemli çalışmalar ortaya çıktığını belirtmek isterim.
Ne yazık ki Sayın Elekdağ’ın başlat-tığı bu girişimlerin arkası getirilememiş, sürekli köklü bir devlet politikasına dönüştürülememiştir.
Doğrusu, Türkiye’nin Ermeni soykırımı iddiaları karşısında açık, net, sürekli ve tutarlı bir politikası yok.
Oysa Türkiye bu konuda tutarlı ve sürekli bir politika oluşturmak zorunda.
Yalnız “Olanlar soykırım değil!” demek yetmiyor.
Hiçbir şey olmamış da değil. Peki olanlar nedir? Bu konularda bir tez oluşturup, ısrarla takip etmek gerek.

***

Bu alandaki birinci sorun buysa, ikincisi de insan hakları ve demokrasi konusunda içinde bulunuğumuz imaj erozyonudur.
Deyim rahmetli dostum, gazeteci ve PİAR uzmanı İbrahim Çamlı tarafından soykırım konusunun bütün şiddetiyle gündeme geldiği 1970’li yıllarda kullanılmıştır.
O zamandan bu yana politikasızlık ve imaj erozyonu konusunda durumda bir düzelme değil, bilakis daha da bozulma var.
Uluslararası alanda, devletlerin imajlarıyla ilgili adeta şöyle bir ilke var:
Yapmakta oldukları, yapmış veya yapacak olduklarının kanıtıdır.
Bu durumda Türkiye’nin de insan hakları ve demokrasi konusunda kendini savunması daha güçleşiyor.
6 - 7 Eylül 1955 olaylarını yapmış, sonra da başbakanını asmış olan bir Türkiye’nin, Ermeni soykırımı konusunda kendini savunması daha güçtür.

***

Hırant Dink’in ölümündeki sorumluluk şaibesini üstünden atamamış bir devletin, 1915 olayları konusundaki tezlerinde inandırıcı olması güçtür.
Basın özgürlüğünü ayaklar altına alan ve “1915’te soykırım olmuştur” diyen bir gazeteciyi salt bu yüzden sınır dışı eden bir ülkenin soykırım konusunda inandırıcı olmasını beklemek abestir.
Ülkesindeki TC uyruğu olmayan Ermenilerin “deport edilmeleri!” olasılığını dile getiren bir Cumhurbaşkanı’nın ülkesininin 1915 tezlerinde inandırıcı olabilmesi gerçekten güçtür.
Bir zamanlar bölgenin görece tek demokrasisi olan, her tür mezhep çatışmalarının dışında kalan ciddi devletinden, tüm mezhep çatışmalarının önderliğine yatay geçiş yapmış bir ülkenin ırk, dil, din, mezhep ayrımı yapmayacağına insanları inandırması güçtür.
Kısacası, Türkiye’nin soykırım iddialarına karşı politika geliştirmesi ve inandırıcı olmasının önündeki en büyük güçlük, içinde bulunduğu imaj erozyonudur.
---------------------------------------------------------------------
İzin talebi:
Bir haftalık bir seyahate çıkıyorum. Bir hafta sonra, 30 Nisan’da yeniden buluşmak umuduyla, izninizle efendim. A.S.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları