Toplumsal Körleşme…

06 Ocak 2014 Pazartesi

Bir toplumda suçu işleyenler kadar, olanlara seyirci kalanlar da suçludur. Hatta, suça seyirci kalanlar, suçu işleyenleri teşvik etmiş olarak daha suçlu sayılabilirler.
Şimdi olup bitenleri görüyorsunuz.
Bu toplumun gözü önünde adaletsiz hukuk uygulamaları yıllar boyunca sürüp gitti. Toplumun yüz akı insanlar kanıtlar icat edilerek, gizli tanıklar bulunarak hapsedildiler, yıllar boyu mahkûmiyetler aldılar. Vah vah ile oh oh arasında yıllar geçti. Şimdi rüzgârlar farklı yönden esip de gerçeklerin ucu görününce “A, neler olmuş da haberimiz olmamış” denebilir mi? Deniyor, görüyorsunuz.
Yolsuzluk, soygun, milyar dolarların bulunduğu kutular, para sayma makineleri ortaya çıktı. Toplumun tümü de olup bitenleri görüyor, okuyor, anlıyor. Yorumlar aynı yönde mi? Değil.
“Cami parasıymış” diyenler. Gönül verdikleri partilerinin içinde bunların olabileceğini kabul etmemek için kendilerini kandıranlar. “Milletin parası değil ki” sözüne inananlar. İnandıkları insanın her sözüne körü körüne inananlar. “Komplo canım bu” diyenler.
Toplumsal körleşme işte budur. Bilincin körleşmesi. Gözünün önünde olup bitenleri bile görmemek için yollar bulmak. İnandıkları, peşinden gittikleri kişilerin her söylediğine inanmaya hazır olmak.
Hitler’i Führer yapan da bu toplumsal körleşme olmuştur.
Mussolini İtalya’nın Duçe’si olmak için bu toplumsal körleşmeden yararlandı.
Toplumsal körleşmenin yardakçıları da vardır.
“Böyle şeyler her iktidar döneminde olmuştur.” Tarafsız bilen görünümündeki iktidar yandaşlığına dikkat.
“Ondan habersiz olmuştur, o da her şeyi bilemez ki.” Bu da kalanı kurtarmak için atılan adımdır. Kazanılan zamanda ötekiler de ya kurtarılacak ya unutturulacaktır. “Çalarlar ama iş yapıyorlar.” Yaygın bir bilinç uyuşturma sislemesidir. “Solcular çalmaz ama iş de yapmazlar, sağcılar çalar ama iş yaparlar” tekerlemesi neredeyse özdeyiş olmuştur. Bu körleşme her türden soygunu hafifletmeye, giderek meşru kılmaya yarayan çok tehlikeli bir bilinç saptırmasıdır.
“Bal tutan parmağını yalar.” İşte bu atasözü, eleştirel özelliğini kaybetmiş, bunu kural olarak kabul etmiş bir razı oluşun ifadesidir.
Toplumsal körleşmenin bir kaynağı da, bunu görenlerin bilinçaltında yaşayan “Oraya gelseydim belki ben de yapardım, başka türlü nasıl zengin olunur ki” diyen sestir. Ezilmiş insanın refahtan umudunu kesmiş geleceğinde yapılan her şeyi “iyi yapmışlar, sanki, ötekiler yapmıyor” duygusu hem bir telafi hem bir umuttur.
Jose Saramago’nun Körleşme’si, insanın nasıl gördüğünü bile görmeyip bilincini kapattığının hikâyesidir.
Elias Canetti de ‘Körleşme’ olgusunu çok incelemiştir. Dünyada yapılan bütün haksızlıkların temelinde bu olgu vardır.
Bu engel aşılabilir mi?

***

Hem aşılabilir hem de aşılmalıdır.
En kesin yolu: Soru sormaktır.
Sokratik yöntem budur. Sokrat, gerçeği buldurmak için en doğru görünen bilinenleri sorgular. Her yanıt yeni bir soruyu getirir. Bu yolla Sokrat bir şey söylemeden gerçeği karşısındakine buldurur.
İkinci adım; Görüneni eleştirmektir. Eleştirmek, sanıldığı gibi yermek değildir, değerlendirmektir, irdelemektir. Bunu yaptığınız zaman da sisler dağılır.
Dikkat edilirse, “sislenmiş gerçekler” soru sormaya ve eleştiriye dayanamazlar. Körleşmiş kişiler, soru sormaktan kaçar, eleştiriye saldırarak karşılık vermeye çalışır. Çünkü kendi çelişkilerinin ortaya çıkmasına dayanamazlar.
Üçüncü adım da, bakış açısını değiştirmektir. Başka bir açıdan bakmayı öğrenen kişi, saplantılarından kurtulabilir.
Kör inanç, yanılsamalı bir saplantıdır.
Toplumsal körleşme, bıkmadan, usanmadan soru sorarak, eleştirerek, bakış açısını değiştirerek gerçeklerin görülmesini sağlayarak aşılır.
Gördükten sonraki aşama, kabul etmektir.
Kabul etmek de sorumlu olduğunu bilmenin temeli olmalıdır.
Bir toplumda herkes her şeyden sorumludur.

***

Suçu işleyenler kadar, suça seyirci kalanlar da suçludur.
İnsan olmanın da bu gerçeği bilmekten başka yolu yoktur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları