Ona da Buna da Savcı Olmak

07 Ocak 2014 Salı

- O kadar yırtındınız, anlamadılar. Neyse ki şimdi gerçeği geç de olsa kavradılar!
Başbakan’ın Silivri davalarının yeniden görülmesine olumlu bakmasını böyle yorumluyordu kadim dostum.
Bundan daha yanlış bir değerlendirme olamazdı.
Gerek Ergenekon, gerekse Balyoz davalarında her şey o kadar aşikârdı ki, anlaşılmayacak hiçbir şey yoktu.
Hukuk bile bile, aleni olarak çiğnendi.
Bir yanlış anlama, gerçeği görememe, yanılma falan da söz konusu değildi. TSK’yi ve fırsattan istifade tehlikeli gördükleri kimi muhaliflerini tasfiye için yargı adına sahnelenen cemaat-iktidar oyunuydu söz konusu olan.
Başbakan baş rollerdeydi ve bağırarak ilan ediyordu:
- Bu davanın savcısı benim!
Bu haykırışın manası şuydu:
- Gözünüzü budaktan sakınmayın, iktidar kapı gibi arkanızdadır!
Beraber yürüyorlardı o yolda.
Şimdi beraber yürüyüş bitti.
O davaların görünürdeki adli savcıları ile arkadaki siyasi savcıları ayrıldılar.

***

Kuvvetler ayrılığı olmadığından yargı bağımsızlığının da olmadığı ortamda, bu savcılar ayrılığı Ergenekon’un siyasi savcısını telaşlandırıyor.
Onun isteği tıpkı Ergenekon’da olduğu gibi, yakınlarına kadar tırmanan yolsuzluk iddialarında da yine savcının kendisi olması ve böylelikle, dosyaların kapatılması veya soldurulması.
Bunun için de yapılması gereken şey, öbür savcıların yetkileri veya etkilerinin sıfırlanması.
Bunun için, Tayyip Bey’in savcılığını cemaatle birlikte yürüttüğü davaların yeniden görülmesi iyi bir yol.
Bu şekilde söylemek istedikleri şudur:
- Ergenekon’da ve Balyoz’daki kararlarını tanımadık, şimdi hükümete kadar uzanan ithamlarına mı itibar edelim yani!
Bu oyuna düşmemeliyiz.
Bilmeliyiz ki, bir oyun oynanmıştır ve hâlâ oynanmaktadır.
İhtiyaç duyduğumuz ve bütün oyunları bozacak olan bağımsız adil yargıdır.
Onu engelleyen mekanizma kırılmadıkça, hiçbir şey değişmeyecek, sorun sürecektir.
Peki bu durumda, Silivri davalarının yeniden görülmesi yolunda iki değerli hukukçu, Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ve TTB Başkanı Metin Feyzioğlu’nun önerilerine karşı çıkmak mı gerek?

***

Hep hukukun üstünlüğünden, bağımsız yargıdan yana olmuş olan Kanadoğlu ve Feyzioğlu, şimdi saf değiştirip Tayyip Erdoğan’ın oyununa mı alet oluyorlar?
Tabii ki hayır!
Tabii ki bağımsız, adil yargıyı yaşama geçirecek yapısal düzenlemeler bir yandan yapılırken, öte yandan da o bağımsız ve adil olmayan yargının kurbanlarının mağduriyetlerini tez elden gidermek, acilen yapılması gereken şeydir.
Tabipler bir hastalıkla karşılaştıklarında, tabii ki yalnız semptomları ortadan kaldırmakla yetinmeyip, aynı zamanda bozukluğun yapısal nedenlerini gidermeye çalışırlar.
Ama bu arada ateşi 42’ye fırlamış bir hasta varsa, ilk önce acilen o ateşi düşürmeye bakarlar.
İçinde bulunduğumuz durumda da ilk yapılacak iş, Silivri tutsaklarının mağduriyetlerinin daha da sürmesini engellemektir.
Bu yüzdendir ki Kanadoğlu ve Feyzioğlu’nun önerilerini mutlaka desteklemeliyiz.
Yalnız bunu yaparken, asıl amacın adil yargıyı kalıcı kılacak yapısal düzenlemeler olduğunu unutmamalıyız.
Yine unutmayalım ki, adil yargı ancak kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığıyla mümkündür.
Tayyip Bey’in amacı ise bağımsız yargı değil, yalnızca kendine bağımlı yargıdır.
Dün kendisini Ergenekon’un savcısı ilan eden Tayyip Bey, bugün çevresine kadar tırmanan yolsuzluk davalarının da savcısı olmak istiyor. Onun amacı bu.
Silivri davalarının yeniden görülmesi, yolsuzluk soruşturmalarının savsaklanmasının aleti haline getirilmemelidir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları