Komünist Manifesto ve 1 Mayıs

01 Mayıs 2015 Cuma

Bugün Manifesto günüdür; hem işçinin emekçinin bayramıdır hem de Marx’ın, Engels’in tüm dünyaya ve tüm zamanlar için armağan ettiği Komünist Manifesto’yu bir kere daha ele almanın, ona dokunmanın, kuşkusuz okumanın günüdür. Cumhuriyet belki de tarihinin en önemli işlerinden birini yaptı; Manifesto’yu okuruna sundu. Düşünen, gerçekleştiren aklıyla bin yaşasın. Manifesto yalnız geçmişi değil, yazıldığı zamana, sonrasına, bugünlere, geleceğe de ışık tutar. Bize, bizim geleceğimize de... Sağ olun arkadaşlar...

***

Türkiye’de Manifesto’yu yayımlamak her zaman cesaret işi oldu. Çünkü yayımlayanlar bin türlü cefa çektiler, cezalardan ceza beğendiler; yine de vazgeçmediler. Şefik Hüsnü’nün 1923’te, Kerim Sadi’nin 1936’da yaptıkları çeviriler ne yazık ki sınırlı kalmıştı. Mustafa Suphi’nin de yarım kalmış bir çevirisinden söz edilir. Daha sonra Komünist Manifesto mücadelesini Bilim ve Sosyalizm Yayınları’nı kurarak, pek çok eseri Türkçeye kazandıran Süleyman Ege sürdürdü.

***

Süleyman Ege, gerçekten bu eserin çilesini büyük bir onurla çeken yayıncısıdır. Manifesto’nun bu üçüncü basımının çevirisini Mihri Belli, Erdoğan Berktay, Süleyman Ege ve Korkut Boratav gerçekleştirdi. Ortak imza olarak “Gaybiköylü” mahlasını kullandılar. Pek hoştur; zamanın ruhunu, öfkesini, her ne pahasına olursa olsun “devam ediyoruz” inadını anlatır. Süleyman Ege 1968’de, 71’de yargılandı, hapis yattı; 12 Eylül faşizmi ise yalnız kitaplara değil, yayınevine toptan el koydu. Bu mücadele, ünlü faşist 141-142. maddeler uzun uğraşlar sonrası Ceza Yasası’ndan çıkarılana kadar sürdü.

***

Bugün elinizde tuttuğunuz, Nur Deriş ve sevgili arkadaşım Celâl Üster’in ilk baskısı Aydınlık Yayınları’ndan çıkan, daha sonra Can’da yeniden yayımlanan çevirisi en özenli çevirilerden birisidir. Değerli dostum Hayri Erdoğan Yordam Yayınları’nda Nail Satlıgan’ın Almanca aslından çevirisiyle Komünist Manifesto’ya yer verdi. Dostum, yoldaşım Gündoğan Görsev’in bir çeviri grubuyla birlikte yaptığı çeviri Daktylos Yayınları’nda, sevgili Erkin Özalp’in yine çok özenli, Almanca aslından çevirisi Yazılama Yayınları’nda yer aldı. Başka çeviriler de var ve yer yok hepsini anmaya.

***

Manifesto bir hazinedir. Yazıldığı günlerin sıcak olaylarını değerlendirir, ama bütün ülkelerin işçilerine siyasi bir program sunarken, çağını aşan, eskimeyecek ilkeleri de içerir. Burjuvazinin nesnel olarak gerçekleştirdiği, yarını hazırlayan gelişmelere dikkat çekerken de bugün karşılaştığımız pek çok soruna yanıt verir. Yaşadığımız günlerde ne yazık, pek ilkel bir tatışmanın öğesi haline gelmiş şu ünlü “ulus” meselesine bakışı bile öylesine ufuk açıcıdır ki, ne kadar yinelense azdır. Şöyle yazmış ustalar: “Proletarya önce siyasal egemenliği ele geçirmek, ‘ulusa yön veren sınıf’ konumuna yükselmek, ulus ölçeğinde yapılanmak zorundayken, hiçbir şekilde burjuvazinin anladığı anlamda olmasa da henüz ulusaldır.”

***

Burjuvazinin sınırları kendi uluslararası çıkarları gereği ortadan kaldırmasına, sömürgeciliği yoğunlaştırmasına emperyalizm adının verilmesi, Marx’tan esinlenen büyük katkıydı. Şimdi “küreselleşme” adıyla “güzelleştirilmesi” zamanımızın garabetidir. Marx-Engels bu gelişmenin, sınırların gerçekten ve bu kez yalnız sermaye için, sömürüyü yoğunlaştırmak için değil, tüm insanlık yararına ortadan kalkışının işçilere düşen bir görev olduğunu, tüm zamanların manifestosunda yazmışlardı. Hâlâ günceldir, hâlâ o görevdeyiz.
Sağ olun var olun arkadaşlar...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları