‘İslamın solundaki boşluk’

04 Mayıs 2015 Pazartesi

Taraf gazetesinde bu başlıkla yayımlanan bir yazıyı (Mücahit Bilici) okuduğumda, bu vesile ile çokça tartışılan, sol ve İslam konusunda yazma ihtiyacı duydum. O nedenle, sadece bu yazı çerçevesinde kalmayacağım, nitekim Bilici’nin yazısı aslında İslam ile sağcılık ilişkisini tartışma konusu eden, benim de çok önemsediğim bir konu. Ancak, Bilici’nin yazısı, İslamın solundaki boşluktan ziyade, ‘Sol’un İslam boşluğu’ üzerine olmuş. 
Yine de konuyu bu yazı ile sınırlı tutarsam yazarına da, konuya da haksızlık etmiş olurum. Türkiye’de ‘sol’un toplumdan kopuk oluşu, sağ kesim entelektüellerinin sıkça gündeme getirdiği bir husus. Bu konuyu tartışmayalım demiyorum, ama artık bu iddianın kendisinin de sorgulanmaya muhtaç olduğunu görmek gerek.
Sol siyaset toplumla sıkı bir iletişim dili kurmayı başaramamış olabilir, zaman zaman seçkin çevrelere hapsolmuş da olabilir. Bunlar benim de yıllardır sorun ettiğim konular. Ancak bu sorunlar, sol’u topyekûn mahkûm etmek için veya Türkiye’de solun tarihini toptan yok saymak için gerekçe olmamalı. Öncelikle, sol siyaset sadece Türkiye’de değil, evrensel ölçüde, pozitivist kökleri itibarı ile, toplumlarda din ve kültürün önemini görmezden gelme zaafı ile malul olmuştur. Ancak, bu böyle diye, sol siyasetin illa mevcut kültürel ve dinsel inançlar ile sonuna kadar barışık olması da beklenemez.

Sorun dayatma
Sol siyaset, itiraz ve sorgulama merkezli olduğu için, pekâlâ dini de, kültürü de eleştiri konusu edebilir. Kendini Müslüman olarak tanımlayan birini solculuktan uzak tutmak bir sorun olabilir, ama bir solcunun İslamı veya mevcut kültürel değerleri benimsemesi gibi bir şart ileri sürülemez, olsa olsa demokratlık adına ‘düşman’ olmaması beklenebilir.
Asıl mesele, sol siyasetlerin dayatmacı değil, demokratik siyaset istikametinde yol alması ihtiyacıdır. Diğer taraftan, sol siyaset ve laiklik ilişkisi konusunda sorun, bence yine dayatmacı, katı laiklik anlayışını sorgulamak olabilir, yoksa ‘Müslüman ülkede laiklik olmaz’ gibi bir sonuca varacak bir laiklik eleştirisinin kendisi ‘demokratik’ zihniyet anlayışı açısından sorunludur. Demokratik bir çerçeveye, yani din ve vicdan özgürlüğüne saygılı bir laiklik anlayışı ve de laiklik temelli siyaset sistemi, sadece sol için değil, demokrasi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Doğrusu ben kendimi Müslüman bir solcu olarak tanımlayan biriyim ama, tüm solculardan ve de solcu olmayanlardan Müslüman inançlı olmasını bekleyemem, böylesi dayatmacılık olur. Dahası ‘bu toplumun değerleri ile barışık olmak konusu fazlasıyla tartışmalı bir iddiadır’, zira milliyetçilik, gelenekçilik, ataerkillik de bu toplumun yaygın kabul gören değerleridir, sol siyaset toplumla barışmak adına bu konularda eleştirel olmayı bir kenara bırakamaz, bırakırsa ‘sol’ hatta ‘demokrat’ olmaz.

Sol bastırıldı
Son olarak, sol siyaset söylem ve tarihini hakkıyla tartışmak başka bir şey, sol siyasetin Türkiye’de ve de küresel ölçekte mağlubiyetini, sadece kendi sorunları ile sınırlamak başka bir şeydir. Türkiye’de sol siyaset, sadece ‘toplumdan kopuk bir dil benimsediği için’ mağlup olmadı, Soğuk Savaş döneminin her türlü baskılama, susturma siyasetlerinin hedefi olduğu için, dahası dindarların bu siyasetlerin kullanışlı vasıtaları olmayı seçmeleri yüzünden yok oluşla karşı karşıya kaldı.
Şimdilerde askeri darbeler, sanki dindar kesime karşı solun da desteklediği olaylar olarak algılanıyor, oysa askeri darbeler, özellikle yetmiş ve seksen darbeleri sola, emek ve özgürlük mücadelesine, sendikalaşmaya karşı acımasız müdahalelerdi. Zamanında darbelere bel bağlayan sol siyasetlerin varlığı tüm sol siyasetlerin darbeci olduğu anlamına gelmez.
Ona bakarsanız, kendisi de zarar görmüş olmasına rağmen, sağ milliyetçiler, ‘kendimiz hapiste ama fikrimiz iktidarda’ demek suretiyle darbeye selam veriyordu. Bazı istisnalar dışında, muhafazakâr ve İslamcıların darbeciler ile mücadele verdiğine pek şahit olmadık.
Sadece sol siyaset Müslümanları dışlamadı, muhafazakâr/dindar kesim sola karşı hep devletten, dahası sol siyasetleri susturmak için her yola başvurulan Soğuk Savaş siyasetlerinden yana tavır takınıp, emek, eşitlik, özgürlük mücadelesini yalnız bıraktı, hatta hedef aldı, elinde sopalarla solcu kovaladı. Tüm bunları unutmayalım, unutturmayalım diyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

‘Yeni devlet’ 7 Ağustos 2017

Günün Köşe Yazıları