Seçim güvenliği

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Demokrasinin karaya değil de rayına oturduğu ülkelerde, güvenlik deyince akla can ve mal güvenliği gelir. Toplumsal yaşamın, devlet  toplum ilişkisinin öteki alanlarındaki güvene dayalı konular rayına oturmuştur. Herhangi bir güvensizlik yoktur.
Türkiye’de ise güvenlik deyince insanın aklına onlarca konu geliyor.
Öncelikle memlekette hukuk güvenliği kalmadı. Artık kanun devleti bile değiliz. Zira aynı kanun zamana ve şehre göre değişik şekillerde yorumlanabiliyor ya da en tepedeki biri kanunların hepsinin üstünde ben varım deyip suç tarifinden ceza tarifine kadar herşeye hükmedebiliyor.
Memlekette sınav güvenliği kalmadı. Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndan, üniversitelere öğrenci yerleştirmeye kadar sınavların hiçbirine güven yok. Zaten ortaya atılan iddialar, açılan pandora kutuları bu kuşkuları fazlasıyla güçlendiriyor.
Memlekette üretim güvenliği kalmadı. Geçen gün Kınık’ın Cumalıköy’ünde kahvede konuşuyoruz, bir çiftçi şunu söyledi:
“Buralarda üreten dertli, üretmeyen dertsiz.Üretmeyen hiçbir şeyim yok deyip yardım alıyor, üretenin başına gelmedik şey kalmıyor. Banka bir yandan, fiyat belirsizliği bir yandan... Hiçbir şeye güvenemiyoruz.”

***

Yukarıda verdiğimiz örneklerin başına güncel olarak şunu koymak gerekiyor:
Memlekette seçim güvenliği yok...
Gittiğimiz her yerde yurttaşlardan en çok bu konuda soru alıyoruz. Art arda şunlar sıralanıyor:
Oy vereceğiz ama sahip çıkabilecek misiniz?
Sandığa giren oy aynı çıkacak mı?
AKP seçim sonuçlarını şimdiden belirlemiş, pusulaları ona göre ayarlayacakmış diyorlar, doğru mu?
Seçmen sayısının çok üstünde pusula basılmış, bu neyin nesi?
Başta vurguladığımız gibi demokrasisi rayına oturmuş bir ülkenin seçim atmosferinde böyle şeyler sorulmaz. Siyasi partilerin, o partilere gönül verenlerin tek derdi kendi düşüncesinin en çok oya ulaşmasıdır.
Türkiye’de önceki seçimlerde de hile tartışmaları olurdu, ama hiç kuşkunun bugünkü kadar ayyuka çıktığı bir dönem olmamıştı.
Madalyonun arka yzüne bakınca, AKP bu kuşkulardan son derece mutlu. Çünkü, AKP muhaliflerinin oy versek bile kıymeti olmayacakmış kuşkusuna girmesi, onlar için başarıya giden yollardan biri. Dertleri demokrasi değil, sadece iktidarı kaybetmemek olduğu için toplumun sandığa olan güveninin azalmasından rahatsızlık duymuyorlar.

***

Öncelikle güncel tartışma ne olursa olsun sandığa olan umudu körelten her şeyi ortadan kaldırmak, tümüyle kaldırılamasa bile buna karşı yapılabilecekleri yüksek sesle söylemek ve toplumu sandığa karşı diri tutmak gerekiyor. Sandığa olan umudun azalması demokrasinin en büyük tehlikesidir.
Bu seçimlerde sandık güvenliğine ilişkin bir olumlu durum da AKP’ye karşı özellikle Orta ve Batı Anadolu’da, MHP ve HDP’nin de dikkatli olma eğiliminin güçlenmesi.
Hiçbir demokratik ülkede olmayacak bir şey Türkiye’de yaşanıyor. Seçim güvenliği için toplum da hareketleniyor. Pek çok sivil inisiyatif siyasi partilerin dışında kendiliğinden gelişerek “oyumuza sahip çıkalım” iradesini geliştiriyor. Bunlardan, “Oy ve Ötesi” ile zaman zaman temas halindeyim. Gezi hareketinden sonra kendiliğinden oluşan, eğitim düzeyi yüksek bu grup, seçim yasasının yurttaşlara sandıkları gözleme hakkı vermesinden hareket ederek pek çok büyük ilde örgütlendi.
Bu seçimlerde her partiden bir gözlemci sandıkların açılmasını ve oyların sayılmasını denetlerken, bir anlamda halkın da temsilcisi olacak.
Yeryüzünde hiçbir şey densiz iktidarların güçlerini korumak için yaptıkları kadar pis kokmaz.
AKP sandığı da kokuttu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları