‘Merkez Türkiye’

01 Haziran 2015 Pazartesi

CHP’nin ekonominin küresel düzleme, daha fazla açılarak güçlenmesini öngören Merkez Türkiye tasarımı, kendi içinde derli toplu bir yaklaşım sergiliyor.
Özellikle sabit sermaye yatırımlarıyla ile ilgi somut öngörüler; Ar-Ge’ye (araştırma-geliştirme) verilen önem ve enerjide çevreci bir yaklaşımın benimsenmesi, önerinin gücünü artırıyor.
Bununla birlikte tasarımın, aşağıda kısaca yapıldığı gibi, yeni katkılarla geliştirilmesi gerekiyor.

***

Birincisi, öneride sözü edilen dünyadaki üç örneğin deneyimlerinin kanıtladığı bir gerçek var: bu tür projelerde işgücü ya da emek ayağı piyasa koşullarına bırakılıyor.
Türkiye’de, işçi hakları tam anlamıyla yerlerde sürünüyor. Bu durumda sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi hakkı; asgari ücret, çalışma süresi; iş güvenliği; çalışma koşulları alanında Merkez Türkiye için yapılacak yasal düzenlemeler Türkiye genelinden ne ölçüde ve ne yönde farklı olacak?

***

İkincisi, girişimin yeri belli değil; Orta Anadolu’da olacağından söz ediliyor.
Merkezin nasıl yönetileceğiyle ile ilgili soru işaretleri saklı kalmak koşuluyla, kanımca yerleşim yeri kesinlikle Ankara olmalıdır.
Kurtuluş Savaşı’nda ve Cumhuriyetin kuruluşunda çok ayrı bir yeri olan Ankara, sağcı hükümetlerin kasıtlı tutumuyla, özellikle de AKP iktidarında başkent olmaktan neredeyse tamamıyla çıkarıldı. Ankara’dan Cumhuriyetin tüm değerleri siliniyor.
CHP, geçmişine ve adına yakışır bir tutumla, Merkez Türkiye’yi kentsel çevresi genişlemeye uygun olan Ankara’ya yerleştirmeli, Cumhuriyetin Ankarası’nı, küresel ekonominin olduğu kadar, özellikle de çağdaş eğitimin, bilimsel bilginin, yaratıcı ve evrensel kültür ve sanatın çekim yeri yapmalıdır.

***

Üçüncüsü, açıklamada “Her yıl 15 bin üniversiteli doktora için yurtdışına gönderilecek” denilmektedir.
Bu yaklaşım yeniden düzenlenmelidir.
Doktora eğitimi ilke olarak yurtiçinde verilmeli ve bu eğitim, yalnızca bilimsel ölçülere göre belli bir gelişme düzeyine yükselen üniversitelerde toplanmalıdır. Doktora programları kapsamlı bir biçimde desteklenmeli ve bu amaçla gerekirse yurtdışından bilim insanları çağrılmalıdır.
Yurtiçinde doktora yapanların eğitimlerinin 1-2 yıl gibi belli bir süresini yurtdışında almaları sağlanabilir. Kuşkusuz her yıl yine belli bir sayıda ve her düzeyden öğrenci yurtdışı eğitime gönderilebilir.
Böylelikle çok daha az bir maliyetle sağlanacak yurtiçi nitelikli doktora eğitimi, Ar-Ge çalışmaları; konferans ve çalıştay etkinlikleri gibi yan ürünleriyle ülkenin bilimsel gelişmesini güçlendirecek; bilim kurumlarının gelişmesine katkı yapacak ve bilimin topluma yayılmasında etkin olacaktır.
Bilimsel üretim kendi içinde birikimli bir süreçtir. Üniversitelerin, devletin ve özel firmaların araştırmalarının derinleşmesi ve yaygınlaşması, yerli ve nitelikli doktora eğitimi verilen bir ortamda çok daha güçlendirebilir.

***

CHP’nin attığı Merkez Türkiye adımı önemli bir açılımdır.
Ülke siyasetinin içine sürüklenmiş olduğu derin kapalılık ve kısırlıktan yeni yasama döneminde bir ölçüde de olsa kurtulması olasılığı, yalnız ve ancak bu tür açılımlarla artırılabilir.
Seçimin bu tür açılımların çoğalması sonucunu vermesi ve AKP iktidarının Cumhuriyete yönelik faşizan saldırılarına karşı çok güçlü bir sesle “Susmak yok” denilebilmesi için hafta sonuna kadar özveriyle çalışılması gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları