Hikmet Çetinkaya

Hodri meydan!...

02 Haziran 2015 Salı

Cumhuriyet’e, gazetemizin yöneticilerine, tüm çalışanlarına, okurlarına kin, nefret duygusunun sarmalında “vatana ihanet-casusluk” gibi gülünç suçlamalarda bulunanlara bir çift sözüm var benim de:
Önce, Cumhuriyet tarihçesinde, Ulusal Kurtuluş Savaşı direnişiyle Aydınlanma Devrimi’nin harcı karılmıştır.
Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a ve yöneticilerine yönelik tehditler, bu gazetenin çalışanlarını asla yıldıramaz.
Can Dündar’ın deyişiyle “kılıf uydurmaya çalışanlar” gerçekler karşısında panikledi.
Cumhuriyet’in yaptığı habercilik...
Zaten komşumuz Suriye’de neler olup bittiğini, oradaki köktendinci terör örgütlerine hangi ülkelerin, nereden silah soktuğunu çok iyi biliniyor.
Üstelik gerçeği gören siyasetçiler, gazeteciler üstüne basa basa şöyle diyor:
Bayırbucak Türkmen Cephesi Yayladağı sınır kapısı yakınlarında. Oysa TIR’lar Reyhanlı yakınlarında durduruldu.”
Türkmen Cephesi komutanlarının, silahların Ensar el İslam’a gittiğine ilişkin sözleri Ulukışla IŞİD dava dosyasında yer almıyor mu?
Yine bir anımsatma, Cumhuriyet’e laf atanlara, “casus, hain” diye saldıranlara...
Türkmen Cephesi, Ankara’dan yardım almadıklarını açıklamıştı.

***

Doğrudur, ortada bir suç var!
Peki, suçlu olan Can Dündar ve Cumhuriyet gazetesi mi?
Bunun da yanıtını Can Dündar versin:
“...Başbakan Davutoğlu, hepsinin örtmeye çalıştığı suçu kürsüde itiraf etti.
Anlaşıldı ki ortada bir suç var; ama suçlusu biz değiliz:
Bir devletin kolluk güçlerini birbiriyle çatışma noktasına getiren o gizli dümeni çevirenlerdir suçlu...
Birbirine ‘paralel’ iki devlet oluşturup birinin güçlerini diğerininkine silah çeker hale getirenlerdir.
Komşudaki kanlı dalaşa taraf olup silah gönderenlerdir...”
Can, gerçekleri gözler önüne bir kez daha getiriyor.
Bir laik, demokratik, sosyal hukuk devletinde gazeteciler halkı bilgilendirir, üzeri örtülen olayları topluma aktarır.
Türkiye polis devleti değildir...
Bize saldıranlara, casus, vatan haini olarak suçlayanlara sesleniyorum:
Cumhuriyet gazetesini Yunus Nadi bin bir zahmet ve dirençle kurmuş, Nadir Nadi kurumsallaştırmıştır...
İlhan Selçuk, ölümünden bir yıl önce, Cumhuriyet’in 85 yaşına bastığı gün köşesinde şöyle yazmıştır:
Cumhuriyet çalışanları bu tarihin mirasını üstlenmişlerdir. Cumhuriyet sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde bir eşi bulunamayacak bir tarihçeye sahiptir.
O yüzden bizim yüzümüz, bu tarihçede mayalanmış bir geleceğe dönük.
Okuruyla, yazarıyla, tüm çalışanıyla kurumlaşan Cumhuriyet, kendi varlığının Atatürk Cumhuriyeti’yle özdeş olduğunu çok iyi bilir.
Atatürk Cumhuriyeti bittiği gün elinizdeki gazete de biter...

***

Can Dündar’ı, yönetimi ve Cumhuriyet’i hedef tahtası haline getirip, yıldırıp susturmak isteyenlere yanıtımız şu:
“Biz gazeteciyiz, işimiz toplumu bilgilendirmektir. Tüm siyasal partilere eşit uzaklıkta bir gazeteyiz.”
Vakıf senedimizin girişinde yazılıdır bunlar...
Bu ülkede laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin bağımsız savcıları, yargıçları olduğuna inancımı yitirmedim...
Basın özgür, yargı bağımsızdır!
Türkiye hukuk devletidir, guguk devleti değil!
Bugün koşullar ne olursa olsun, basın özgürlüğü demokrasinin temel taşlarından biridir...
Demeçler, manşetler, açıklamalar...
Bu gazetenin en eski çalışanlarından biri olarak sesleniyorum:
Cumhuriyet’i korkutmaya, yıldırmaya çalışarak hiçbir yere varamazsınız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları