Milli Botanik inşaatı

15 Haziran 2015 Pazartesi

Tarım Bakanlığı’nın, Ankara’daki “Türkiye Milli Botanik Bahçesi” adını verdiği çamlık alanı, 38 milyon 674 bin lira harcayarak “Milli Botanik Bahçesi Giriş ve Karşılama Merkezi” ile betonlaştırdığını duyurmuştuk.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Cengizkan, betonlaştırılan bu alanın da sultan sarayının dikildiği Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinde olduğunu anımsattı bize.
Cengizkan, AOÇ arazisinin nasıl tüketildiğini kanıtlayan yüksek lisans öğrencilerinin gerçekleştirdikleri bir araştırma da göndermiş. Araştırma, Ankara’nın tam merkezinde yer alan AOÇ’nin içinden beş ana bulvar geçtiğinin ayrımında olmamızı duyuruyor ve şu bilgileri içeriyor:
“Eskişehir Yolu, İstanbul Yolu, AŞTİ Bulvarı ve yeni açılan Ankara Bulvarı (ki, plandaki adı AOÇ Bulvarı’dır), AOÇ arazisini batıya doğru katederken, beşincisi bunu kesen Anadolu Bulvarı olarak gerçekleşmiştir; tümü de bu arazinin bütünlüğünü zedeleyerek kalan arazi parçalarını hem küçültmüşler ve hem de nitelikli varlığını risk altına sokmuşlardır! Bunun farkında mıyız? Yalnızca resmi kurumlar ve devlet daireleri değil, parti binaları, askeri bölge ve kullanımlar, özel eğitim kurumları ve üniversiteler ve otobüs terminalleri gibi büyük; ama benzinlik, büfe, lokanta benzeri küçük işletmelerin de aralarında olduğu, aidiyetlerini gizleyen araziler ve yapılar dışında, yalnızca açık yeşil alanlar, Atatürk Orman Çiftliği’ne ait oldukları konusunda bir açık mesaj vermektedirler.”
Ali Cengizkan’a göre AOÇ’den kalan küçücük alanlar da çok yakında yok edilecek: “Doludizgin bir AOÇ talanı var. Ankara Büyükşehir Belediyesi, bir taraftan ODTÜ içinden Eskişehir yoluna paralel bir yol açmaya çalışıyor. Bu yolu, Botanik Bahçesi’nin altından değil, üstünden Beysukent civarına bağlama hevesinde. Önceki Tarım Bakanı konuya şeklen de olsa itiraz etmişti. Ama bölge hastanesi inadı ve inşaatı devam ettiği sürece bu yıkım projesinin önü de açılacak.Tıpkı İstanbul’daki 3. köprü ve 3. havaalanı gibi.”
Hani seçim öncesi, konuşmayıp yapmakla övündükleri vardı ya. Onlar, bunlar işte...

İstifa eden komutan niye yargılanıyor?
Ulusal ordu AKP-cemaat ortaklığı ile çürütülürken görevdeki üst düzey komutanlardan en önemli tepki hiç kuşkusuz görevinden istifa eden dönemin Donanma Komutanı Oramiral Nusret Güner’den gelmişti.
Bugün Nusret Güner de yargılanıyor.
Neden?
Genelkurmay Başkanı, Güner hakkında “internet yoluyla astlık-üstlük münasebetlerini zedelediği, amir ve komutanlara karşı güven hissini yok ettiği” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu da ondan...
Bir emekli subay anlatmıştı: Ordudaki subayların topluca içeri atıldığı dönemde, görev yaptığı birimde “cemaat imamı” olarak tanınan bir astsubay odasına gelmiş, kapıyı kapatmış, “Şöyle şöyle davranırsanız, kendinizi savcılık soruşturmasında bulursunuz” diye tehdit etmiş.
Durum şu: Astın üstü tehdit eder hale getirildiği bir ordunun komuta heyeti, ordunun uğradığı sinsi saldırıya karşı uyarı görevini yapan emekli Donanma Komutanı’nı savcılığa şikâyet ediyor! Hem de twitter hesabını gizlice izleyerek!
Suçu neymiş Nusret Güner’in?
“Donanma’nın albay ve amirallerinin yüzde 80’ini tasfiye edenler, buna ses çıkarmayanlar, utanmadan Donanma’ya geliyor; utanmayanlar da onu karşılıyor” demiş. Savcı, bu sözlerden birilerine “utanmaz” dediği çıkarmasını yapmış, iddianame hazırlamış.
Deniz Kuvvetleri Komutanı olabilecekken, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin onurunu korumak için istifa eden, verdiği mücadelenin haklılığı mahkeme kararları ile de belgelenmiş olan Nusret Güner’e karşı Genelkurmay Başkanı’nın tutumu, bu suç duyurusuyla da sınırlı kalmıyor. Güner, geçen hafta yapılan duruşmasında, kendisine karşı yöneltilen yaptırımlar konusunda neden Genelkurmay’ı değil de Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’i sorumlu tuttuğunu şöyle açıkladı:
“İlk aşamada istifamın gerekçesini Türk milletinden gizledi. Özellikle, Başbakan Yardımcısı’nın ‘Herhalde kızı yüzünden istifa etmiştir’ açıklamasına da sessiz kalarak, bana kurulan komploya bir ölçüde destek vermiş oldu.
Deniz Kuvvetleri’nin düşürüldüğü durumu anlatmaya başlayınca da, susmam için önce TSK sosyal tesislerine girişimi yasakladı. Sonra, her emekli orgeneral/ oramirale tahsis edilen özel koruma statümün kaldırılmasını ve korumamın en az seviyeye indirilmesini sağladı.
TSK mensubu hiçbir takipçim olmadığı halde, 1 Haziran 2014 tarihinde paylaştığım twitter mesajları nedeniyle ast-üst ilişkilerini zedelediğimi iddia ederek 3 yıla kadar hapsimi istedi. 3 yıl hapis istemi savcılıkça kabul görmeyince de; bu kez, bir şekilde, aynı twitter mesajlarındaki ifadelerin hakaret suçlamasına dönüştürülmesini sağladı.”
Ulusal ordunun çürütülmesine karşı dik duran Nusret Güner önce susturulmaya çalışıldı. Şimdi de cezalandırılmak isteniyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları