'Benzeştirme' Süreci

23 Aralık 2008 Salı

Ülke siyaseti bir benzeştirme süreci içindedir. Benzeştirme, Meclis’te temsil edilen tüm siyasal partilerin, demokratikleşme ve ekonomi politikalarının aynı çizgiye çekilmesidir.

***

Partiler, uzun bir süredir, anayasadan başlayarak, kapsamlı bir demokratikleşme isteğinde değiller. Demokratikleşme, gündemden tümüyle çıkmış bulunuyor.

Bütçe görüşmelerinde en temel insan hakkı olan yaşama hakkı enine boyuna konuşulmalıydı; bu yapılmadı.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından 13 Ekimde açıklanan raporda, 2008 yılında faili meçhul cinayet sayısı 35; yargısız infaz, dur ihtarı ve rasgele ateş etme sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı 31, gözaltında ve cezaevinde meydana gelen ölüm olayları 29; halen bulunmamış kayıp kişi sayısı 11 olarak belirlendi. Dahası, 2006 ve 2007 yıllarında altı binin üzerinde işkence ve kötü muamelegerekçesiyle soruşturma açılmış; bunlardan yalnızca 223ü dava konusu olabilmiş; bu davalar sonucu 79 kişiye ceza verilmiş; ancak ne ceza verildiği belli değil!

Bütçenin tümünün görüşmelerinde polisin uygulamaları konuşulmadı. Yasama, yürütme ve yargının işleyişindeki eksiklikler üzerinde yeterince durulmadı. Dördüncü güç olan basın-yayının büyük bölümünde, haberlerin nasıl elendiği; yorumların nasıl tarafsızlıktan uzak ve yanlı yapıldığı; nesnelliğin ve tarafsızlığın nasıl yok olmakta olduğu konuşulmadı.

Görüşmelerde ne düşünce özgürlüğü üzerinde duruldu ne de demokratikleşmenin öbür öğelerine yer verildi.

Çünkü partiler temel hak ve özgürlükler ve demokratikleşme konusunda artık tamamıyla benzeşiyor.

İktidar partisi demokratikleşmeyi, yalnızca İslamcı demokratikleşme olarak algıladığını bir yıl önce kanıtladı ve orada kaldı. Başbakan, kendi insan hakları sicilinin hesabını vermedi. Çünkü soran olmadı!

Demokratikleşme bayrağını, niteliği ve yapısı gereği bu konuda ne söylediği pek belli olmayan MHP de taşımıyor.

Dün, bir otelin toplantı salonundayapılan ve bir günde tamamlanan CHPnin Tüzük ve Program Kurultayı, bu partinin, Genel Başkanı tarafından, parti içi demokrasi ve ülkede demokrasi konularında söyleyecek hiçbir şeyi bulunmayan bir noktaya taşındığını kanıtladı. Sağa açılmaya çalışan CHP Genel Başkanı, elinden gelse demokratikleşmeyi tümüyle sözlükten çıkaracak bir noktadadır.

***

Ağırlaşan ekonomik bunalım ve bu sırada yapılan 2009 Bütçesi görüşmeleri de benzeşme sürecini ekonomi politikalarında da kesinleştirdi. Kürsüye çıkan üç büyük partinin genel başkanları, demokratikleşmeyi ağızlarına almadıkları gibi, ekonomi politikalarının da farksızlaştığını ilan ediyordu.

Ekonomik gidişin ve bunalımdan çıkışın tek seçeneği, IMFydi!

Oysa bunalım küresel kapitalizmin beyninde, ABDde başladı. Gelişmiş ülkelerde bunalımdan çıkış için iki yolun izlenebileceği su yüzüne çıkıyor.

Bunlardan biri İngilterenin Keynesçi denilebilecek yaklaşımı, ikincisi de İngilterenin yaklaşımını aptallık olarak adlandıran Almanyanın tutumu... ABD, yönetim değişikliğinden doğan geçiş dönemi nedeniyle yalpalıyor.

Bütçe görüşmeleri, genel başkanların, -uzmanlarının değil- ağırlığıyla başladı ve bitti. Genel başkanlar da her salı günü kendi gruplarında yaptıkları konuşmaları, bu tablo ve gazete kesikleriyle süsleyerek yaptılar.

Anladık, AKP iktidarı ekonomiyi yeniden IMFnin kollarına atıyor. Peki ya muhalefet? Seçenek olarak bu tutuma karşı ne öneriliyor?

Hiçbir şey. Toplum ekonomi politikalarında da benzeştirmenin getirisiyle yetiniyor.

Bunalım-Bütçe bağlamında, seçenek olarak neler önerilebilirdi?

Kapitalizmin bu zayıf zamanından yararlanılarak, bir ulusal sermaye birikimi modeli tartışılabilirdi. Başta sanayi ve kimi tarımda olmak üzere, hangi üretim sektörlerine önem ve öncelik verilebileceği; hangi sektörlerde teknolojik yenilik yapılarak küresel rekabet gücü elde edilebileceği görüşmelerin konusu olmalıydı. Bunun gibi, kayıt dışı ve denetimsiz işleyişi iş edinen özel kesime sağlanacak desteklerin, benim de üyesi olmaktan gurur duyduğum Bağımsız Sosyal Bilimcilerin bildirilerinde açıklandığı gibi, kayıt dışılıktan çıkma ve işçiyi işten çıkarmama koşullarına bağlanması ve vergi yükünün artık sermayeye de yaygınlaştırılması gereği, bütçe görüşmelerinin ana konuları olmalıydı.

Bu konuların hiçbiri bütçe açılışında genel başkanların konusu olmadı.

Partilerin yapıları, bütçe görüşmelerinin, bundan sonra da genel başkanların çizdiği sınırların dışına çıkamayacağının kanıtıdır. Böylece, bu yılın bütçe görüşmeleri de hiçbir çözümün tartışılmadığı bir alt düzlemde kaldı. Bırakın uzun dönemde ekonomik gelişmenin nasıl olabileceği üzerinde durmayı, bunalım gibi kısa dönemli güncel soruna çözüm de bir tarafa, daha doğrusu IMFye bırakıldı. Hem ne demişti, önerdiği politikaların kısa dönemlik olduğu eleştirileri karşısında, bugünlerde adı yeniden gündeme gelen IMFnin fikir babası Keynes:

- Uzun dönemde hepimiz ölmüş olacağız!

***

Yeni bütçe ile eski bir yılı geride bırakırken, siyasi partiler iyice birbirine benzerleştiriliyor. Peki bu benzeştirme işi kendiliğindenmi oluyor, dersiniz? Bu soru bir yana, parti genel başkanları da benzeşerek ömürlerini uzatacaklarını sanıyor ve yanılıyorlar. Bu arada, kısa dönemde, olan, topluma ve onun geleceğine oluyor!

Sonuçta siyasi partiler benzeştirilmeklekalmıyor. Tüzükleriyle ve programlarıyla aynılaşıyor ve böylece kendi varlık nedenlerini yok ediyorlar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yerelde yeşermeli 25 Mart 2019

Günün Köşe Yazıları