Rüzgârla gelen...

23 Haziran 2015 Salı

Türkiye’de siyaset kurumu bir gün Sayın Gül ile buluşacak.
Tayyip Bey’in hayatında son duymak isteyeceği bu cümle, Abdullah Gül ile Cemil Çiçek’in odasındaki görüşmeden çıkışta AKP milletvekili Necati Göktaş tarafından söylenmiş.
Görüşme, Süleyman Demirel’in cenazesinden sonra, Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ın Meclis Başkanı’nın TBMM’deki odasında gerçekleşen ve bir saat süren konuşmaları sonrasına rastlıyor.
Necati Göktaş’ın Ankara’da bu sözleri söylediği sıralarda, Washington’da da ABD Kongresi’ne bağlı düşünce kuruluşlarından olan Kongre Araştırma Merkezi’nin Ortadoğu uzmanı Jim Zanotti tarafından kaleme alınan raporda, “Diğer partilerin Recep Tayyip Erdoğan’ın önceliklerine karşı dirençleri, AKP’nin önde gelenlerine Erdoğan’dan daha bağımsız farklı bir gündem ve siyasal kimlik geliştirme fırsatı sağlayabilir” deniyordu.
İşte size şuyuu vukuundan beter bir durum.
Bir zamanlar Tayyip Bey’in parlak geleceğinin ilk keşfedildiği ve kendisine küresel ılımlı İslam lideri kaftanının ilk biçildiği yer olan Washington’da, artık despotun sonunun başlangıcını öngören analizler yapılmaya başlanmış bulunuyor.
Zanotti daha da ileri gidiyor ve raporunda şu satırlara yer veriyordu: “Seçim sonuçları, Erdoğan’ın otoriter ve muhtemelen İslamcı arzularına geç kalmış olan bir fren oluşturuyor.
Rapor, iki binli yılların başlarında ABD’de dizayn edilmiş, burada kotarılmış modelin miadının dolduğunu haber veriyor.
Tayyip Bey’in, daha milletvekili bile değilken ayağının altına kırmızı halıların serildiği diyarda, sonu da ilan ediliyor.
Hatırlayalım, muhafazakârlığını korumakla birlikte, Milli Görüş gömleğini çıkardığını ilan eden Tayyip Bey’in ılımlı İslamı, bir dereceye kadar parlamenter rejime saygılı olmayı, bölgede ve dünyada Batı’nın çıkarlarına uygun davranmayı, küreselleşmeyle eklemlenmeyi, kapitalist modelin gereklerini eksiksiz yerine getirmeyi vaat ederek Atlantik ötesi kurmaylarının yıllar içinde oluşturdukları ılımlı İslamın en parlak modelini oluşturmuş, sonra baş döndürücü bir hızla basamakları tırmanarak, kendini iktidarın tepesinde bulmuştu.
Bu hızlı tırmanışta Türkiye’deki sistemin klasik partilerinin iflasının da dahli vardı.

***

1 Mart tezkeresi fiyaskosuna rağmen başlangıçta, iyi yürüyen modelin başındaki Erdoğan, Türkiye’ye çağ atlatan adam olarak niteleniyor, herkese örnek gösteriliyordu. Ama zaman içinde Tayyip Bey gücünü nereden aldığını unuttu veya yanlış değerlendirdi. Olmayacak yerlere saldırıp yanlış hamleler yapıp, tehlikeli “İhvan” gömleğini giymeye kalkınca, amaç aracı meşru kılar düşüncesiyle, başlarda görmezden gelinen demokrasi ayıpları da göze çarpmaya başladı. Artık örnek gösterilen model Erdoğan, anti model Tayyip haline gelmişti. Modeli dizayn edenlerin kendi eserlerinin şimdiki haline bakışlarıyla, Türkiye’deki seçmenin son seçimlerde Tayyip’e yaklaşımı da bağdaşıyordu. Çünkü artık o her ikisine de zarar veriyordu.
İşte geçen hafta içinde, modelin miadının dolduğunu açıklamaları hem Washington hem Ankara’da dile getiriliyordu.
Modelin miadının dolmasının yaşama yansıması zaman alabilir.
Ama sonun başlangıcına gelinmiştir.
Şimdi ehli Tayyiban’dan kimse çıkıp da “Görüyorsunuz, onu istemeyen Atlantik ötesi ve İsrail lobisi” gibi savlar ileri sürmesin sakın!
Çünkü bunu söyleyenlere hemen sorarlar:
- Zamanında modeli dizayn edip düzeneği kuranlar kimlerdi ki?
- Gelirken iyiydi de giderken mi kötüydü?
- Hem dışarısı istemiyor da sanki içerisi istiyor mu ki?
- Unutmayın rüzgârla gelen rüzgârla gider!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları