Erinç Yeldan

Kırılganlık Ekonomisi

14 Aralık 2011 Çarşamba
\n

\n

Türkiye ekonomisinde sermaye girişlerinin yavaşlamasıyla birlikte büyüme hızının da gerileyeceğini öngörüyoruz.

\n

Bu yorum, IMFnin İcra Direktörlerinin son toplantısına ait. Öngörünün önemi, sadece uluslararası bir örgütün Türkiye ekonomisinin yakın geleceğine ilişkin büyüme tahminlerinden (2012de yüzde 2) ibaret değil kuşkusuz. IMF, bu yorumuyla birlikte son derece önemli bir itirafta bulunuyor: Türkiye ekonomisi yurtdışından sermaye akımları geldiği sürece büyüyebilen, sermaye girişleri yavaşladığında ise durgunlaşan bir ekonomi haline dönüştürülmüştür. Öz olarak söylemek gerekirse, Türkiye ekonomisinin geleceği uluslararası finans sermayesinin kaprislerine terk edilmiş durumdadır.

\n

Türkiye 1980lerden beri adım adım sürdürülen neoliberal kuralsızlaştırma, serbestleştirme ve esnekleştirme politikaları altında kendi iç dinamikleriyle büyüme olanağını yitirmiş; küresel ekonominin taşeronlaştırılmış, kırılgan bir çevre ülkesine dönüştürülmüştür. Yıllardır dile getirdiğimiz bu gerçek, şimdi artık bu politikaların uygulanmasında doğrudan sorumluluğu bulunan IMF gibi bir kuruluş tarafından da itiraf edilmektedir.

\n

***

\n

Cari işlemler açığı ekim ayında 4.1 milyar dolara ulaştı. Eğer on iki aylık verilerle birikimli olarak hesaplarsak cari açık 78.6 milyar doları buluyor. Gene aynı hesapla, geriye doğru son dört çeyrek dönemin milli gelir verileriyle orantıladığımızda da yüzde 9u aşan bir değer buluyoruz.

\n

Türkiyenin dış dünyayla olan ekonomik ilişkilerinin reel sektör açısından özetini veren cari işlemler dengesi bu veriler ışığında sürdürülemez boyuttadır. Sorunun özü cari açığın mutlak büyüklüğünde değil, bizzat finanse ediliş biçiminde yatmaktadır. Cari işlemler açığı çoğunlukla kısa vadeli olmak üzere, dış borçlanmaya dayanmaktadır ve acilen daha makul düzeylere çekilmek zorundadır.

\n

Finans burjuvazisi, cari işlemler açığının ardındaki spekülatif nitelikli (sıcak para) sermaye girişlerinin boyutlarından son derece mutlu gözükmekte ve sermaye hareketleri üzerine getirilebilecek kısıtlardan büyük rahatsızlık duymaktadır. Bu çevrelere göre cari işlemler açığına karşılık Türkiye yeterli uluslararası rezerv birikimine sahiptir ve herhangi birçalkantı durumunda bu rezervler güvence sağlamaktadır.

\n

Oysa bu sav tamamen yanlıştır. Eylül ayı itibarıyla gözlediğimiz verilere göre kısa vadeli dış borç stokumuz 89.1 milyarı bulmaktadır. Aynı döneme ilişkin TC Merkez Bankasının (brüt) döviz rezervleri 87.5 milyar dolardır. Yani Türkiyenin kısa vadeli dış borç stoku 2001 krizinden bu yana yeniden Merkez Bankasının (brüt) döviz rezervlerini aşar konuma gelmiştir.

\n

***

\n

Dile getirdiğimiz değişken yani kısa vadeli dış borç stokunun, Merkez Bankası döviz rezervlerine oranı, hemen bütün derecelendirme kuruluşlarınca ve uluslararası finans sermayesinin oyuncularıtarafından bir ülke ekonomisi için ciddi bir kırılganlık göstergesi olarak değerlendirilmekte ve yakından izlenmektedir. Aşağıdaki grafikte 2005ten bu yana aylık olarak izlenen söz konusu kırılganlık göstergesinin seyrini sunmaktayız.

\n

IMF uzmanları, biraz da bu verilere bakarak Türkiye ekonomisinin yakın geleceğini endişeyle izlemekte ve eğer gerekli tedbirler alınmaz ise Türkiye ekonomisinin sert bir inişe geçeceği uyarısında bulunmaktadır.

\n

Bu satırlarda çok sık dile getirdiğimiz bir gözlemi bir kez daha yinelemekte sakınca görmüyorum: Yeni bir krize en yatkın ekonomi, uluslararası finans sermayesinin en gözde konumunda olan ekonomidir.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları