Kaçak yaşam

27 Haziran 2015 Cumartesi

Rıza Sarraf’a TİM tarafından ihracat ödülünün verilmesinin tepkileri sürüyor.
Bu arada, Türkiye İhracatçılar Meclisi yönetiminin Rıza Sarraf’ı gelmemesi konusunda uyardığının doğru olmadığı, tam tersine bir mektupla şahsen davet edildiği dün Hürriyet’in haberinde açıklandı. Ancak en ilgi çekeni kuşkusuz Sözcü’de yayımlanan şu haberdi:
“Rıza’ya ödül veren TİM’in binası kaçak”
Haberde öğreniyoruz ki, Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin Çobançeşme’deki binası ruhsatsız olduğu gibi, yapının, üzerinde bulunduğu 200 dönümlük arazinin 140 dönümü de Evkur’a verilmiş durumda.
Gazeteyi okuyunca şu ünlü benzetmeyi düşündüm:
“Köpeğin adamı ısırması haber değildir, ama adamın köpeği ısırması haberdir.”
Cumhurbaşkanı’nın kaçak Saray’da oturduğu bir ülkede TİM’in binasının kaçak olması değil, olmaması daha çok haber niteliği taşırdı.
Öyle ya, kaçak yaşanan hayatların ülkesi Türkiye’de kaçak haber olmaktan çıkmıştır.
Gerçi kimileri kaçak yaşama savına itiraz edeceklerdir:
Ne kaçak yaşaması abicim bedava yaşıyoruz! Bedava!
Doğrusu, her gün ortalama bir kadının cinayete kurban gittiği, trafikte “bişşiy olmaz abicim” diye, sebep-sonuç ilişkisinin hiçe sayılıp insanların sinek gibi öldüğü, polisin şiddet içermeyen gösterilerde bile hedef gözeterek insanlara ateş açtığı bir ülkede bedava yaşadığımız da söylenebilir.

***

Ama dilerse, sevincini ateş ederek ifade eden maganda, isterse kadını mal olarak gören yaratık, isterse trafikte sebep-sonuç ilişkisini kafası almayan keriz kurbanı olsunlar, hayatları sudan ucuza giden insanlarımız bedavaya ölüyorlar ama yaşarken de kaçak yaşıyorlar.
Gerçekten ne olursak, kim olursak olalım, yaşamımızda bir kaçağımız vardır, ya binamız kaçaktır, ya işyerimiz kaçak, ya elektriğimiz kaçaktır, ya vergimiz kaçak.
Bu kaçak yaşam sadece keyfimizden olmuyor, işleyen, denetlenebilir, yasal bir yaşam oluşturamadığımızdan, yurttaş da ne yapsın? Kaçak yaşam yoluna sapıyor. Yalnız yurttaş değil devlet de, kaçağın sularına yelken açıp oralarda seyrediyor.
Temeli avanta ve talana dayanan ekonominin doğal sonucudur durum. Ve böyle olunca da kaçak normal oluyor, normal de kaçak muamelesi görüyor.
Kaçak ana kural olunca, yaptırımı da kalmıyor, tepki de görmüyor. Tepki bir yana doğal karşılanıyor.
Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adayı olarak siyasi tırmanışını başlattığında, kaçak inşaatı ortaya çıkınca, şansını kaybettiğini düşünmüştüm. Oysa kaçak kural olduğunda, kaçak inşaatın kendi de kral olacaktı.

***

Siyasi tırmanışını kaçak inşaat üzerine bina etmiş olanların devri iktidarlarında kaçak kavramı da daha ileri doğru aşıldı.
Kaçak döneminde vatandaş “idare et abi” diye durumu geçiştirmeye çalışır, devlet de kaçağa ya göz yumarak ya da kendisi de yaparak katılır, çarklar döner, giderdi.
Ama zamanla kaçağa başvuranın alttan alması geride kaldı. Artık gücü elinde tutan veya gücü elinde tutandan icazet alan için “sıkıysa engellesinler, sıkıysa, gelip yıksınlar da göreyim!” yöntemi egemen oldu.
Tayyip Bey kaçak Saray’ının inşaatının durdurulması hakkındaki yargı kararıyla ilgili olarak şunları söylemişti:
- Sıkıyorsa gelip yıksınlar, inşaat devam edecek ve ben de içinde oturacağım.
Öyle de oldu.
Bu olay, kaçak yaşam döneminin “metazori” dönemine evrilmesinin ilk adımıdır.
Nitekim daha sonra da İstanbul’un üçüncü köprüsü ile ilgili yargı kararları da, “bizi etkilemez” diyerek tanınmamıştır.
Metazori yönteminin böylesine egemen olduğu dönemde TİM’in kaçak binasının lafı mı olur?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları