Asıl 'Anadolu'dan özür dilenmeli

26 Aralık 2008 Cuma

'Uygarlıkların İzinde' köşesinden...

Kendilerini, herhalde Osmanlının yerine koyarak Ermenilerden özür dileyen aydınlarımız, önce Anadoludan af dilemelidirler.

Aynı densizliğe karşıÖzür dilemiyorum, çünkü asıl Ermeniler saldırdılar... diyenlerimiz de Anadolunun kendilerini bağışlamasını istemeliler.

Hele CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, Cumhurbaşkanının etnik kökeniyle ilgili merakından ötürü Anadolunun kendisine hiç de iyi gözle bakmayacağını acaba düşünebilir mi?

Ya Cumhurbaşkanına ne demeli? Hayır, benim sülalem asırlardır Müslüman ve Türktür.. diyerek hiddetlenip, üstelik bir de hakaret davası açmasından ötürü, yine Anadolunun kendisini hayretle ve acılar içinde izlediğini fark edebilir mi?...

Evet, hem özür dileyenlerimiz, hem de dilemeyenlerimiz, 1. Dünya Savaşının acımasız koşullarında olanlara, toplumsal tarihin gerçekleriyle bakamadıkları için, Anadolulu olmaktan uzak hezeyanlar içindeler.

Ve Anadolu, kim bilir hangi çaresiz duygular içinde, her iki kesime de şunları soramıyor olmanın ıstırabını çekiyor:

Atatürkün, 1071i bilmesine rağmen Biz 5 bin yıldır bu topraklardayız... sözündeki biz bilincine ne zaman ulaşacaksınız?

Camiyi, kiliseyi, havrayı yan yana ve iç içe inşa ederek, dünyada ve tarihte eşi olmayan birliktelikleri kültürel alaşıma dönüştüren geçmişinize ne zaman sahip çıkacaksınız?

Sözün kısası Türkiye 2008 yılını, sözde Ermeni dostu olanlarla, sözde Türklükle övünenlerin, binyılların ortak yaşanmışlıklarını uygarlıklara dönüştüren bu dünya güzeli topraklara ne denli yabancılaştıklarını kanıtlayan pespaye bir tartışmayla geride bırakıyor.

Yazık...

'Dedem'lerin tanıklığında...

Bu sığ ve her yönüyle düzmece tartışma ne zaman alevlense, ister istemez hep dedemler, babamlar.. aklıma geliyor.

İlhan Selçuk, 90 yıl önce Türklerin sadece Batı Anadoluda değil Kafkasyada da savaştıklarını anımsatarak sormuştu; Çanakkale Savaşını herkes biliyor... Peki, 1915te Anadolunun doğusunda yaşanan savaştan Türkiyede ve dünyada kimin haberi var?..(27 Nisan 2005)

Bizimkilerin haberi vardı.

Örneğin, aynı yıllarda, şimdi Ermenistanda bulunan Gümrü kentindeki Taşnak saldırılarından kaçarak Karsa doğru öküz arabasıyla göç ederken, karnından yediği kurşunla bağırsakları yere dökülen 1865 doğumlu Esat Dedemiz...

Yaralı haliyle Gümrüye geri dönerek, yakın arkadaşı olan bir Ermeni doktorun ameliyatıyla sağlığına kavuşan ve o sayede 65 yıl daha yaşayan Taşnak düşmanı; ama Ermeni dostu Esat Kişi...

Bir Azeri olarak 1979da 115 yaşında ölünceye kadar her sorulduğunda demişti ki; Nigalay (Rus Çarı Nikola) Taşnakları üzerimize salmasaydı, Ermeniler de biz de Gümrüde gül kimi (gibi) yaşayabilerdik...

Aynı göçte henüz bebekken soğuktan donduğu sanılarak bir köy ahırına bırakılan, orada ineklerin nefesiyle ısınıp canlanan, kafilede arkadan gelenlerin ağlamasını duymalarıyla kurtarılarak yaşama dönen ve Türkiye Cumhuriyeti Ordusunun 27 Mayıs devrimini gerçekleştiren kadrosunda kurmay albay olarak yer alıp 2003te askeri törenle uğurladığımız 1914 doğumlu babam da ne derdi bilir misiniz?

Taşnaklar ne kadar acımasızsa, Ermeniler de o kadar insandılar...

Nitekim cenazesine gelen Ermeni dostlarıyla şunu konuşmuştuk: Ahırda Taşnakların eline geçseydi, bu eşsiz tarihsel tanıklık da yaşanmayacaktı...”

Fransız kurşunları

Peki, neydi dedemin ve babamın bu anılarındaki siyasal gerçek?

Emperyalistler, Kafkas petrollerini ele geçirmek için, kendilerine bağımlı ve Akdenize kadar (Hatay) uzanan bir Büyük Ermenistan Devleti yaratmak amacıyla, Çarlık eliyle Taşnakları silahlandırdılar.

Osmanlının, aynı savaş koşullarında yine Taşnaklar yüzünden Ermenilere uyguladığıtehcir ile işte bu emperyalist hedefin saldırganlığı birleşince, bizimkilerin de yaşadıklarıdram yılları başladı.

Taşnak milisinin Fransız kurşunuyla yaralanan dedemi hemşerisi ve hatta kankası olan Ermeni doktor kurtardı. Aynı Fransız silahlarından kar altında kaçarken dondu sanılan babam da yine Taşnakların etnik kimliğini bilmesine rağmen, ölünceye kadar Ermeni dostlarıyla beraber oldu.

Şimdi sormak istiyorum: Ey özürcüler ve sözde özür karşıtları... Atalarımızın insanlık anılarına ne zaman saygı göstereceksiniz?.. Emperyalizmin maşası Taşnak siyaseti ile Ermenilerimizi ne zaman birbirinden ayırma olgunluğunu göstereceksiniz?

Özürcülerle birlikte yeniden gündeme gelen şu densiz saflaşma, geçmişin destansı dostluklarına, arkadaşlıklarına, hemşeriliklerine ve tümüne kucak açan ortak Anadolu kimliğimize, kültürel akrabalıklarımıza, komşuluklarımıza ve yakınlıklarımıza saygısızlığın daniskasıdır.

‘Ermeni aday'larımız da

olsun

Aynı saygısızlığı yine bir seçim öncesinde yaşıyoruz. Aklıma, genel seçimlerdeki sorumuz geliyor. Neden Ermeni adaylarımız da yok?

Cumhuriyette Ermeni Milletvekillerimiz de Olmalı diye yazarken demiştim ki: ABD meclisindeki sözde soykırımgündemine lobi yapan parlamenterlerimiz arasında Ermeni milletvekillerimiz de bulunabilseydi, çok daha etkili olunurdu...(15 Mart 2007)

Nitekim sadece Meclis-i Mebusanda değil, TBMMde de Ermeni yurttaşlarımız yok muydu? Osmanlıda 22 bakan, 33 milletvekili, 7 büyükelçi, 11 konsolos, 29 paşa Ermeniydi... Anadoludaki tarihsel birlikteliğin siyasete yansıması Cumhuriyetle de sürdü. TBMMde 60lara kadar 12 Ermeni milletvekilimiz vardı; 27 Mayıs 1960 devrimiyle kurulan Cumhuriyet Senatosunda da 1 üye Ermeniydi.

Bunlar arasında Afyonkarahisar milletvekili Berç Keresteciyan Türkerin soyadını Atatürkün verdiğini nasıl unutabiliriz?..

Şimdi de diyorum ki Anadolunun bu uygarlık mirasına bari şu yerel seçimlerde artık sahip çıkalım. Partilerimiz, belediye başkanlıklarında belki zorlanabilirler ama hiç değilse belediye meclisleri ve il genel meclisleri listelerinde, o kentin hemşerisi ve o ilin sevdalısı Ermeni yurttaşlarımıza da yer veremezler mi?

İşte Anadolu’dan özür dilemenin de eşsiz bir fırsatı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları