Sisifos’un kayası

03 Temmuz 2015 Cuma

Eşyanın tabiatı çağırıyor; iyi de oluyor. Anlamsız beklentiler, halüsinasyonla karışık beyhude umutlar tükeniyor; daha gerçekçi analizlere doğru gidişin yolu açılıyor. Bundan sonraki mantıklı adım, -verili sistem içinde konuşuyor, aşmanın yollarını araştırıyoruz- CHP’nin 13 yıldır memleketin başına çöreklenmiş her türden gerilemenin, otoriterleşmenin sahibi ile ortaklığını savunanların durup düşünmesi olacaktır. Yine uzun bir cümle oldu, ama Can’ın ricası, tatlı sert tehdididir; yazı kısa olsun. Kısadır, CHP’nin AKP ile koalisyonu, kötü bir uzlaşma olur. Mümkün olanın en iyisi muhalif vekillerin harekete geçmesi; teklif üstüne teklif, önerge üstüne önerge vermesidir.

***

Eşyanın tabiatı üzerinde de kısaca duralım: MHP’nin tutumuna üzülenler olduysa eğer, işte eşya ve tabiatı oradadır. Üzülmesinler, sevinsinler. Bu partinin yüksek perdeden “AKP’den hesap soracağız” nutukları her adımda tabiatına çarpıp dağılmaya mahkûmdur. MHP’nin politik duruşunu merak eden varsa, dayandığı temele, yani her türünü ve rengini barındıran, aslı şoven olan milliyetçiliğine bakmalıdır. Oyun güzel oynanmış, “PYD ile savaşacağız, işte tanklar yola çıktı” manevrasıyla eşyaya tabiatı hatırlatılmış, tabiat da -ki burada Bahçeli olarak cisimleşiyor- gereğini yerine getirmiştir. Güzel olmuştur.

***

Güzel olmuştur; bir iki anlamsız beklentiye de son vermiş -umarız öyledir- “devleti ebed müddet” ilkesine sadık kimilerini, kimi köşe yazarlarını üzse de, parlamentoda oldukça güçlü, yenik iktidar karşısında avantajlı muhalefet vekillerinin önü açılmıştır. Daha doğrusu kimi umutların kapısını kapattığı, başkaca yol kalmadığı için sıkı bir muhalefetin olanakları genişlemiş, zorbalık yasalarına, yolsuzluk belgelerine, siyaset erbabını baştan sona sarmış tabiata karşı mücadele zorunluluğu kendini dayatmıştır.

***

Eşyanın tabiatı denilince MHP ve onun Devlet’ine takılıp kalmayalım; ilericiliğin, demokratlığın, sosyalistliğin, komünistliğin de tabiatı, birbirini yok etmeyen tabiatları var. Şimdi “hadi bakalım, göreceğinizi gördünüz; sokak, siyasetçilerini beklemekten yoruldu” desek yeridir. “Pillerini tüketmek üzere olanları yalnız bırakalım da işimize bakalım; zirveden aşağı teker meker yuvarlananlara yeni umutlar vermeyelim, kendi Sisifos’umuzun kayasını hep beraber yukarı doğru itelim de eşyanın devrimci tabiatına uygun davranalım” demenin zamanı gelmedi mi?

***

“Laftır, boşa konuşuyor” diyenlere bir şey demem; ömrünce kayasını dağın tepesine çıkarmaya çabalayanlardan olmak istedim; tersini ne yapar, ne düşünürüm. Üstelik bu kez sokakların eski zamanlardan daha fazla dolu olduğunu gördüm. Umutlandım.
İşte yazıyı da bitiriyorum. İlhan Selçuk gibi soyutlama ustası değiliz; bu yazı başlık dahil boşluklu 2988 vuruştur; gazetenin gerekli gereksiz başka yerlerinden kırp, bizi de 2500 vuruşa doğru itekleme ve sakın ola ki kelimelerimizle oynama kaptan. Çünkü Attilâ İlhan misali, bir kere ağzımızdan çıkmıştır ve dahi elimizden gelen budur vesselam...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları