Fatih Hilmioğlu...

21 Ocak 2014 Salı

Yaşam hakkı, evrensel insan hakları ilkelerinin birinci sırasında gelir. Bir kişi, nerede olursa olsun, hangi konumda bulunursa bulunsun, öncelikle sağlıklı yaşama hakkına sahiptir. Öteki haklar bunun arkasından gelir.
Türkiye’de ise her şey pahalılaşıyor, ama can ucuzluyor.
Hayat pahalı, can ucuz...
En ucuzu hapiste.
Prof. Fatih Hilmioğlu’nun tüm Türkiye’nin gözü önünde adım adım ölüme sürüklenişi, sadece canın değil, insanlığın da ucuzladığını gösteriyor. İnsan ister istemez şöyle düşünüyor:
Fiilen uygulanmakta olan “yavaşlatılmış ölüm cezası” kamuoyunun gözü önünde bu kadar rahat sürdürülüyorsa, ciddi sağlık sorunu yaşayan öteki mahpusların vay haline.

***

13 Ocak Pazartesi günü Rıza Türmen, Veli Ağbaba, Muharrem Işık’la birlikte Silivri 1 No’lu Cezaevi’nde sevgili Tuncay Özkan, Prof. Yalçın Küçük ve Fatih Hoca’yı ziyaret ettik. O gün Cerrahpaşa’ya sevki varmış. O, sevk aracının hazırlanmasını beklerken biz 9 metrelik duvardan içeri girdik. Bizimle görüştükten sonra hastaneye gitti. Hapishaneden üniversite hastanesine gitmeniz için dört kademeden geçmeniz gerekiyor. Önce cezaevi reviri, sonra cezaevi kampusunun sağlık ocağı, ardından Silivri Devlet Hastanesi, oradan kent merkezindeki ihtisas hastanesi, burası “tedavi üniversitede gerçekleşmeli” derse tıp fakültesi hastanesinin kapısından girebiliyorsunuz.
Bütün bu basamaklardan sonra hastane sizin için “Hapishane koşullarında kalamaz” raporu verirse iş bitmiyor. Bunu Adli Tıp Kurumu’nun onaylaması gerekiyor. Bu kurum kendini uzman doktorların ve onlardan oluşan kurulun da üzerinde görüyor, sıklıkla, hatta sürekli, “Doktorlar bu mahpus hapiste kalamaz demiş ama, bizce kalabilir” raporu veriyor. Konunun uzmanlarına sordum, dünyada böyle bir kurul yok.
Fatih Hoca sadece Silivri Mahkemesi’nin değil, Adli Tıp’ın kararıyla da tutuklu!
Hilmioğlu, hastalıklarını sıraladıktan sonra ekledi:
“Şunu da unutmayın, benim durumumda olan, hatta durumu benden daha ağır pek çok kişi hapishanelerde çürüyor. Onları da içine alan bir çözüm gerekli...”
O koşullarda bile çözümün kişisel olmaması için çırpınıyordu.

***

18 Ocak Cumartesi günü de sevgili Veli Ağbaba ile birlikte Fatih Hoca’nın 8 yıl rektörlük yaptığı İnönü Üniversitesi’nin bulunduğu Malatya’daydık. Günün akşamında İnönü Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği’yle birlikte olduk. Buluşmamızın ana konusu Hilmioğlu idi.
Bir süre Fatih Hoca ile koğuş arkadaşlığı yapmış bir kişi olarak kendisinden rektörlük günlerini dinlemiştim. Mesai arkadaşlarından bir kez daha dinledim ve bir ülkenin başlıca hazinesi olan beyin gücünü nasıl yok ettiğini düşünerek bir kez daha kahroldum.
İnönü Üniversitesi adını hâlâ Fatih Hoca’nın öncülük ettiği karaciğer nakliyle duyuruyor. Fatih Hoca’nın rektörlük süresinin dolduğu 2008 yılında İnönü Üniversitesi başta bilimsel yayın olmak üzere pek çok alanda ilk 10 üniversite arasında yer alıyordu. Üniversitenin kütüphanesini kat kat ben de dolaşmış, hayran olmuştum.
Kamuoyunda Fatih Hoca ile ilgili duyarlılığın bir nebze olsun arttığını görmek umut verici. İmza kampanyalarına katılım da hızla yükseliyor.
Anadolu’da “C” ile başlayan üç araçtan sakının derler. Cankurtaran, cezaevi aracı, cenaze aracı.
Yaşamı ilk iki araçta geçen Hilmioğlu ile ilgili toplum ve yargı vicdanı üçüncü araçta mı kanayacak?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları