Dershane çıkmazı

17 Temmuz 2015 Cuma

Son zamanlarda, iktidar katından sadır olan ana tartışma konularından biri de, IŞİD’in mi, yoksa PYD’nin mi Türkiye için daha tehlikeli olduğu. Türkiye’ye geniş perspektiften bakınca görülür ki, ne biri ne de ötekisi, asıl tehlikeli olan MEB’dir. Ama o aşamayı da geride bırakmışız. Artık MEB diye türdeş bir örgüt yok.
Bakın, Saygı Öztürk bu konuda 13 Temmuz tarihli Sözcü’deki köşesinde ne diyor:
“...Eğitimle ilgili hemen her değişiklik, bakanlık bürokratlarının bilgisi dışında gelişiyor. TÜRGEV’in yanı sıra Ensar Vakfı, İmam Hatip Mezunları Derneği, İlim Yayma Cemiyeti, hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir Sen tarafından yapılan hazırlıklar, AKP milletvekilleri tarafından yasa önerisi olarak Meclis’e veriliyor. Kamuoyunda ‘Dershane Yasası’ olarak bilinse de, o yasanın içinde MEB’de sistemi altüst eden düzenlemeler bulunuyordu...”
İşte MEB’de durum ve AYM’nin gerekçesini henüz açıklamadan iptal ettiği yasa.
Dershane Yasası diye adlandırılan düzenleme Mart 2014’te yapılmıştı. AYM kararı ise 15 ay gecikmeyle geldi. Herkes bunda Haşim Kılıç’ın konuyu kurum gündemine almayı savsaklamasının rolü olduğunu biliyor.

***

Şimdi ortalık karman çorman. 3 bin 700 dershane içinden, 1 Eylül tarihini beklemeden temel liseye dönüşmüş olan 900’ü de, çocuklarını oralara yönlendiren ana-babalar da şaşkın; büyük ölçüde kayıpla bitecek yarışın atları öğrenciler ise perişan.
Bütün bunlar MEB’in de, içindeki paralel yapının da umurunda değil. Onlar, bütün eğitimi imam hatipleştirerek, tersinden bir “Tevhid-i Tedrisat” peşindeler.
AKP’nin hedefi hep buydu. Ve ona doğru şaşmadan yürüyor. Varmasına da az kaldı.
Ama haksızlık etmeyelim, dershane çıkmazı AKP’nin eseri değil.
Yıllık cirosu 4 milyara ulaşan dershaneler, liselerin işlevlerini kaybetmesiyle ortaya çıkmıştı. Tabii olarak da ortaöğretimin düzeyinin istenen yere varmasıyla da ortadan kalkacaklardı.

***

Tek başına bu da yeterli değil, ortaöğretimi yalnızca düzeyleri her yıl biraz daha düşen ve herhangi bir kalite kaygısı olmaksızın, her köşe başında mantar gibi biten, bu yüzden de çoğunun diploması da bir şeye yaramayan üniversitelere girişe hazırlık odakları olmaktan çıkarıp teknik eğitime ağırlık veren kurumlar haline getirmek gerekirken tutulan yol bunun tersi olmaktadır.
Oynana oynana yaz boz tahtasına dönüşmüş, çağdaş bir düzenin donanımlı insanlarını yetiştirmek yerine “dindar ve kindar” nesiller üretmeye yönelmiş, eğitim sistemi baştan aşağı yenilenmedikçe Türkiye ne sosyal, ne siyasal, ne de ekonomik sorunlarını çözebilir.
Sürekli koalisyondan söz edildiği ve ülke sorunlarının partilerin uzlaşmasıyla çözülmesinin önerildiği şu günlerde, milli eğitim sorununu çözmek için uzlaşmaya hazır partiler var mı?
Bunu çözmek için samimiyetle kolları sıvayacak her koalisyon desteği hak eder.
Ama bu işe talip olanın, olan olsa bile, ona imkân tanımayı kabul edenin olacağını hiç sanmam.
Cehalet üstüne taht kuranlar eğitim sorunlarını çözemezler.
Bütün okurlarımın bayramlarını kutlarım.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları