Meriç Velidedeoğlu

‘Yakalayın Hırsızı!’ Diye Bağıran ‘Hırsız!’

24 Ocak 2014 Cuma

Yazının başlığı, Türkiye’de geçen aralık ayında yapılan ilk “operasyon”dan söz eden “Suddeutsche Zeitung”dan alınma; Almanya’nın önde gelen gazetelerinden olan gazetenin konuyla ilgili yazısını “Cumhuriyet” yayımlamıştı. (24.12.2013)
O ünlü “operasyon”dan bu yana yapılan büyüklü küçüklü tüm “miting”lerde, toplantılarda, “kitlesel” buluşmalarda, “yürüyüş”lerde artık “Hırsız vaar!” haykırışıyla “eylem” başlıyor, başlatılıyor.
Son günlerde buna “Kapınızı kilitleyin!” uyarısı da eklendi. Ayrıca bu eylemlerin, direnişlerin “görsel” boyutu da çok vurgulayıcı bir anlam kazandı “operasyon”dan elde edilen malzemelerin katılımıyla; bunların içinde başı çeken de “ayakkabı kutuları” oldu.
Öyle ki “Başbakan”ın “2013” yılının son “Akhisar” mitinginde, kendisini sollayıp öne çıkan “boş” bir “ayakkabı kutusu” oldu; “polis”lerden, “ g ü v e n l i k ç i ” l e r d e n , “dedektif”lerden, “jandarma”dan oluşan bir “orducuk”la basılıp yakalanarak -sahibiyle birliktesaatlerce “gözaltı”na alındı; çünkü “Erdoğan”ın konuşmasını balkondan izleme “suç”unu işlemişlerdi.
B ö y l e c e “ 2 0 1 3 ” ü , “Akhisar”da boş bir “ayakkabı kutusu”yla savaşarak noktalayan “AKP” iktidarının yeni yıla, “2014”e girişi de pek öyle iç açıcı olmadı.
Yılbaşı gecesini “Edirne”de geçiren “Sağlık Bakanı Müezzinoğlu”, kentte dolaşırken bir binanın balkonunda oturanlara “Çayınız varsa geleyim!” diye seslenmiş, ancak “Evde çay yok, istemez!” yanıtını almıştı.
Kuşkusuz bu olumsuz yanıt yurttaş Müezzinoğlu’na değil başında olduğu bakanlığa, dolaysiyle “İktidar”a verilmiş oluyor ve “AKP” iktidarının bu yanıtı ne denli “hak” ettiği bu “tarihsel” operasyon sonunda, “yürütme”nin kimi üyeleriyle ilgili “soruşturma” özetlerinin “fezleke”lerinin basında yer almasıyla ortaya çıkıverdi.
İnsan bunları okudukça, “TV”lerde izledikçe bütün “olan-biten”in ancak bu dünyada yeri olmayan bir “ülke”de yaşanabileceği duygusuna kapılmaktan kendini alamıyor...
Çünkü, üstüne üstlük(!) hem de dinsel temeli “Müslüman” bir partinin kurduğu bir “yönetim”in, beş vakit “namaz”ında “niyaz”ında, “oruç”unda, “mümin”, dini bütün üyelerinden birkaçının da olsa, her türlü “düş” gücünü aşan bir boyutta “haram” yemeleri, “haramilik”leri başka türlü nasıl açıklanabilir ki? Hele “Haramzade”nin durumu...
Bu “dört beşlik” Müslüman yöneticiler, “velinimet”leriyle birlikte “cuma”“eda” edip “cami”den çıkarken kimbilir kaç kez görüntülenmişlerdir gazetelerde, “TV”lerde...
Yani, “mübarek secde”den başını kaldır, “cami”den çık, gel “görev”inin başına, kurul “koltuğu”na, başlasın “mesai”... İster “mal-mülk”e yatır, ister “kutu”lara doldur, istersen “koluna” tak...
Bu “tür mesai”nin “bir” kez yapılmasının sözü bile edilmez, “3-5” de, “15-20” de yetmez; yeterli olan ancak “28” kez yapılandır, “taç”landırılandır...
Namaz “niyaz” ortalardayken bugünlerde çok kullanılan şu “sav” sözüne de değinmek gerekir; istenildiği denli (kadar) “Bizim ‘aptes’imizden şüphemiz yok ki ‘namaz’ımızdan kuşkulanalım!” diye haykırılsın; “sahte belgelerle ihracat”, “kaçakçılık yasasına muhalefet”, “nüfuz suiistimali”, “suçluları kayırmak” gibi “öncelik”ler “tam” olarak yürütülmese, yapılmasa “sonuç” alınabilir mi? “28” kez yinelenebilir (tekrarlanır) mi?
“17 Aralık”tan bu yana “Türkiye”de olanları tüm “dünya basını” da izliyor; özellikle de “Avrupa basını”, “AB” ülkeleriyle birlikte saniye saniye...
Yıllardır “AB”nin “Türkiye” için verdiği “ilerleme raporları”nda -örtülü bir “dil”le de olsa- hep “yolsuzluk”tan söz edilir; ama “AB” basınının bu denli yaygın, bu denli kapsamlı ve sürekli olarak, özellikle de “yolsuzluk eski bir Türk hastalığı” değerlendirmesiyle konuyu ele alışı ilk kez bu “boyut”ta oluyor.
Kuşkusuz, ülkemiz için “utanç” verici; dahası bu hastalığa yakalananların “ülke”nin “yönetim”inde yer almaları bu “utanç”ı “katlıyor”; öyle değil mi?
Ayrıca bu “yolsuzluk ve rüşvet”le uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmadan, bu “hastalık”a hiç tutulmadan yaşamını sürdüren, sürdürmeye çalışan “halk”ımız için de büyük bir “HAKSIZLIK” olmuyor mu?
“Yanıt”ları vermek, olabildiğince “hesap sormak” için yarın “Beşiktaş”taki “Sessiz Çığlık”ta; “pazar” günü de “Küçükyalı Adnan Kahveci Parkı”nda çoğalarak buluşalım!
Az kalsın unutuyordum; “Alman” gazetecinin “Yakalayın Hırsızı!” diye bağıran “Hırsız” dediği kim olabilir? Ne dersiniz?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erasmus 19 Mart 2021
‘12 Mart 1921’ 12 Mart 2021
‘Manifesto!’ 5 Mart 2021

Günün Köşe Yazıları