Hikmet Çetinkaya

İbrikçi...

26 Ocak 2014 Pazar

Ananaslar geldi, işler bitti, Uganda’ya gidildi, rafineri işi bağlandı...
Vallahi billahi bana ananas gelmedi hiç...
Yargıdaki işlerim de bitmedi...
Mahkeme kapılarında süründük, adliye koridorlarında yürüdük.
Yıllar geçip gitti.
Şöyle bir hesap yaptım, hakkımda 200’e yakın dava açılmış, yazı dizilerim durdurulmuş yargı kararlarıyla.
Para cezaları falan filan!
Şu adalet ne zaman gelecek bilmiyorum...
Şu geçen süreç, davalar, dinlemeler, fişlemeler, şafak operasyonları, Gezi Direnişi, iş-dış güçler, terör örgütleri...
Duvara yazı yazan çocuklar, yasak kitaplar...
Cezaevleri dolup taşıyor, yenileri yapılıyor...
Bir ülke düşünün, adliye saraylarıyla, yeni yapılan zindanlarıyla övünen.
Şimdi sen kalk Brüksel’de demokrasiden, evrensel hukuktan, özgürlüklerden söz et; Türkiye’ye dönünce “Her şeyi ben bilirim, yoksa ezer geçerim” diye caka sat.
Avrupalı inanmıyor buna...
Yahu Gezi’de yaralı genci tedavi eden doktor yargılanıyor bugün Türkiye’de.
Hapis cezası kapıda...
Ne oldu Hipokrat yemini?
İçine tükürdün, ezip geçtin...
Zaten hep içine tükürdün bugüne dek!
Sanatın içine tükürdünüz, yontunun...
Ankara’daki yontunun, Kars’taki barış, özgürlük, insanlık anıtının...
Tam içine!
Törenle yıktınız!
Ucubeydi değil mi?
Hem Ankara’daki hem de Kars’taki o yontu Mehmet Aksoy’undu...

***

Emekçi halkın, yoksulun üzerine basarak yürüyen, din ekseninde politika üretip baskıcı rejimlere taş çıkartan, bir ideolojinin batağında debelenen ülkeleri görüyoruz.
Korkum onlar gibi olmak...
O yolda ilerliyoruz...
Bombalanmış köyleri, yakılan ormanları, göçleri, terörü, sınır boylarındaki karakollarda şehit düşen Mehmetleri, gençleri ne çabuk unuttuk!
Ve siz, şimdilerde ananası anlatıyorsunuz, dinlemeleri, fişlemeleri, dişlemeleri unutarak.
Unutuyorsunuz o bombalanmış köylerde ölen çocukların analarına, babalarına, yakınlarına davalar açıldığını...
Unutuyorsunuz Gaffar Okkan’ı...
O karanlık katliamları, cinayetleri...
11 yıldır iktidarda oluşunuzu, Gezi’nin kahraman polislerini, Ergenekon’un, Balyoz’un, KCK’nin, Gezi’nin efsane savcılarını.
Siz unuttuğunuzda benim de aklıma Abdülkadir Bulut’un dizeleri geliyor işte:
“Dağ başlarında
Taş olmak güzel bir şey
Öyle sessiz ve kendi halinde
Ama bundan daha önemlisi
Her gün biraz daha kayalaşmak
Halkınla birlikte halk içinde
.........
Kaya gibi olmak da yetmez
Bütün mesele hayatın karşısında
Sıkmak dişi, sağlam atmak ayağı
Kıyımlarda, kıranlarda bile
Açtırmamak dibindeki toprağı”

***

Bizim derdimiz ananas, yargıda iş bitirmek, Uganda’da ihale almak falan değil...
Demokrasi, evrensel hukuk!
Temel hak ve özgürlükler!
Suçluyla suçsuzun aynı torbaya konulup yargılanması geçmişteki davalarda...
Adalette eşitlik!
Emeğe saygı!
Gelir dağılımında eşitlik!
Yolsuzluk yapanların yargılanması!
Bu yargı milletin yargısıdır, babanızın değil!
Elbet yargı bağımsızlığını, adalette eşitliği savunup uzun tutukluluk sürelerine karşı çıkacağız.
Özel hayata saygı göstermeyenlere gerekenin yapılmasını isteyeceğiz!
Torba davaların hukuka uymadığını savunacağız!
Türkiye bir din devleti değil, laik demokratik bir hukuk devletidir.
Bu ülkenin eski Genelkurmay Başkanı, emekli Orgeneral İlker Başbuğ, terör yaftasıyla yaşam boyu hapis cezası almıştır.
O cezayı verenlerin vicdanı hiç sızlamamıştır bana sorarsanız...
İşte bu yüzden evrensel hukuk...
İşte bu yüzden eşit yargılama...
İşte bu yüzden yargı bağımsızlığı...

***

Türkiye bu eşiği aşmadan ekonomisini düzeltemez...
Hukukun bittiği yerde her şey biter!
Devlet içinde devlet varsa, paralel yapı 11 yıl içinde devletin içine yerleşmişse bunun sorumlusu bu ülkenin gerçek aydınları değil, ibrikçilerdir.
Yetmez ama evetçilerdir!
Solcular, sosyalistler, komünistler, devrimciler, gerçek yurtseverler değildir!
Sizsiniz siz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları