Ve hükümeti kurmama süresi doldu!

24 Ağustos 2015 Pazartesi

Bu da oldu...
Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir cumhurbaşkanı anayasayı göz göre göre çiğnedi, 45 günlük süre içinde bir partiden başkasına görev vermeyip, milli iradeye el koydu.
Bugüne kadar kurulmuş olan 62 hükümetin 20’si koalisyondu. Bir başka deyişle her üç hükümetten biri koalisyon zemininde sağlanan uzlaşma ile kuruldu.
Yani koalisyon kültürümüz yok değil. Bugün de Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin 24’ünde koalisyon var. Pek çoğu 3-4 partinin bir araya gelmesiyle kuruldu.
Türkiye’de de benzer bir tablo ortaya çıkabilirdi.
7 Haziran gecesi tüm ülkenin rahat bir nefes alması bundandı. AKP’ye oy veren sağduyu sahibi kişiler bile şöyle düşünmeye başlamıştı:
“İyi oldu... Bizim de gücümüzü bir başka partiyle paylaşmamızın zamanı gelmişti...’’
Onlar da aralarında, hangi parti ile daha iyi olur, tartışmasına girmişti.
AKP’nin de iradesine el koyan Kaçak Saray, hükümet kurma değil kurmama görevini 9 Temmuz günü Davutoğlu’na verdi. Davutoğlu, baştaki ‘D’ harfini düşürüp tam bir Avutoğlu olarak görevini başarıyla yürüttü. Zaten hükümeti kurmama görüşmelerini fiilen Avutoğlu değil Ömer Çelik götürmüştü.

***

Başta vurguladığımız gibi, siyasi tarihimizde koalisyon hükümetleri ve koalisyon tartışmaları geniş yer tutar. Cumhurbaşkanları hükümeti kurma görevi verdikleri siyasi parti liderlerine, “Kuramazsan şu gün emaneti geri getir” dememişlerdir. Bu süreyi geleneklerimiz, teamüller belirlemiştir. Bunun da rekoru 15 gündür. Çoğunlukla bu süre de beklenmemiş, ilk turdan sonra hükümeti kuramayacağını anlayan lider geri getirmiştir. Zaten ‘emanet’ denmesinin nedeni de budur.
AKP cumhurbaşkanı ile bu da yıkıldı...
Avutoğlu 45 günlük sürenin dolmasına birkaç gün kala rehineyi iade etti. Bu dar zamanda bile seçimlerden ikinci parti olarak çıkan CHP’ye görev verip, birkaç gün sonra da, “süre doldu, sen de kuramadın” diyebilirdi.
Şu anda Türkiye’de işgal ettiği makamı ve kullandığı gücü kaybetmekten en çok korkan kişi olarak Erdoğan, bunu da yapamadı.
Kendince, binde bir olasılıkla bile olsa AKP dışında bir partinin hükümet kurması ‘riskini’ göze alamadı.
Böylece 45 günlük süre dolduruldu.

***

Bundan sonra ne olacak?
Devam eden seyre göre 1 Kasım’da seçime gidilecek. Belki de saltanatın kaldırıldığı günde seçimi yapıp, saltanatını ilan etmek istiyor. Bu tür ‘tarih oyunlarına’ yabancı değiliz.
Yakın tarihimiz, cumhurbaşkanları ile en çok oy alan liderler arasındaki ilginç kader cilveleriyle doludur.
Evren, 6 Kasım 1983 seçimleriyle yeniden parlamenter sisteme dönülmesi sürecinde, kendi partisine oy istedi. O, özel girişimle kurulmuş, Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) idi. Ancak yine 12 Eylül döneminin ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi (ANAP) onu zorluyordu. Evren, seçimden bir gece önce zamanın tek televizyonu olan TRT’ye çıkıp, “Oyunuzu 12 Eylül icraatını sürdürecek olanlara verin” dedi.
Seçimi yüzde 45.1’le ANAP kazandı. Evren’in MDP’si Halkçı Parti’nin ardından 3. olabildi.
Bu sonuçla Evren’in Özal’a görev vermeyebileceği düşüncesi zayıf da olsa belirdi. Ama Evren bunu aklından geçirse bile cesaret edemedi.
Özal’ın cumhurbaşkanlığı döneminde de Demirel’le yine görevlendirme gerilimi oldu. Demirel, 1991 seçimlerinin motiflerinden biri olarak şunu seçmişti:
“Özal’ı indireceğim!’’
Sandıktan birinci çıkınca şu soru gündeme geldi:
Demirel, indireceğini söylediği Özal’a çıkıp görev isteyecek mi?
Demirel, “devlette küslük olmaz” deyip görevi aldı ve Erdal İnönü ile koalisyon kurdu.
Şimdiiiiiii...
İster misiniz 1 Kasım seçimlerinden CHP birinci çıksın... Erdoğan, “işim olmaz” dediği Kılıçdaroğlu’na hükümeti kurma görevi verme durumuyla karşı karşıya kalsın...
Olur mu olur…
Ne güzel olur...
Bal gibi olur...
Atatürk ne diyor:
Zafer, onu en çok isteyenindir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları