Son Felaket Olmayacak!

28 Ağustos 2015 Cuma

2010 olayının ertesi günü TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Nevzat Özer, “Bu, son sel felaketi olmayacak!” başlıklı raporunda “Doğal afetlerin sebebinin boşuna başka yerlerde aranmamasını” uyarmış, şunları eklemişti:
“İnsan faktörünün etkileri sorgulanmalıdır. Biz sel ve heyelanların Karadeniz insanının kaderi olmadığını düşünüyoruz. Kaderi olmadığı gibi bunlara doğal afet de diyemiyoruz. Yeter ki, başta toprak ve yeşil örtü gibi doğal varlıkları tahripten başka tercihi kalmadığını sanan, kırsalda çalışan insanımıza kalkınma çareleri yaratalım.”
Özer, önlemleri de şöyle sıralamıştı, ama çizme giyenler ile Bakmayanlar ciddiye almadılar:
“1- Doğal ormanlardaki yasal ve yasadışı kesimler önlenmelidir. Bölge ormanları sahip oldukları fonksiyonel değerleri ile koruma amaçlı orman olarak değerlendirilmelidir.
2- Çaylık alanlardaki genişleme ile durdurulmalıdır. Yüzde 50’den fazla meyilli arazilerdeki çay alanlarının ormana dönüştürülmesi teşvik edilmelidir.
3- Köy yollarının güzergâh seçimi heyelanlar dikkate alınarak yapılmalı, yol inşaatları en az seviyeye indirilmelidir. Mevcut yolların istinat duvarları ve drenaj sistemleri düzeltilmelidir. Yol şevleri yüzey sularından korunmalı, güçlü kök sistemine sahip ağaçlarla toprak korunmalıdır.
4- Çay bahçelerinde eski üreticilerin yaptığı gibi, fazla suyu boşaltıcı, akıtıcı kanallar yapılmalı, bu kanalların bakımı aksatılmamalıdır. Arazideki kaynak ve çeşme suları borularla hareket ettirilerek saha dışına akması sağlanmalıdır.
5- Ana dere yataklarının halihazır genişliği, 100 yılda bir gelmesi muhtemel bir saatlik yağış şiddetine göre (90mm/saat) taşkın alanları birlikte belirlenmeli, dere yataklarında ıslah tedbirleri alınmalı, taşkın alanlarına inşaat yasağı getirilmelidir.
6- Menfez, köprü gibi mühendislik hizmetlerinde 100 yılda bir gelecek maksimim debiyi ve heyelanla taşınacak ağaçları da geçirebilecek genişlikte hesaplanmalıdır. (Eski kemer köprüler örnektir.)
7- Evler sağlam zeminlere yapılmalı, yamaç yükünü artıracak çok katlı betonarme binalardan kaçınılmalıdır. Evlerden kaynaklanan atık sular mutlaka kanalizasyon sistemine bağlanmalıdır. Köylerde ise bu suların aktif heyelan alanlarına girmesi önlenmelidir.
8- Taşocakları etkin bir şekilde denetlenmelidir. Bölgede geliştirilecek her proje daha az ‘kayaya’ ihtiyaç duyulacak şekilde oluşturulmalıdır.
9- Gelişmiş ülkelerin uyguladığı, sorunu ortadan kaldırmak için doğru arazi kullanımı, uygun imar ve yerleşim ilke ve planlarının ortaya konulması, uygulanması sağlanmalıdır.
10- İlin heyelan haritası çıkarılmalı, sel ve heyelanların yerleşim alanları ve altyapılarla ilişkisini düzenleyen master plan hazırlanmalıdır. Bu planda afet bölgesi olarak belirlenen alanlar devletçe boşalttırılmalıdır. Hiçbir şekilde imar, mera ve orman affı yapılmamalıdır.
12- Bütün çalışmalarda meslek örgütleri, gönüllü kuruluşlar, yerel dernek ve kuruluşlarla kamu kuruluşları arasında işbirliği sağlanmalıdır.”

Palavra… Palavra…
Tarihe değil, doğaya“tekerrür” ettiriliyor!
26 Ağustos 2010’da Rize Gündoğdu beldesinde sel ve heyelan sonucu 12 vatandaşımız ölmüş, bir kişi de kaybolmuştu!
24 Ağustos 2015’te Hopa’da sel ve heyelan sonucu 7 kişi öldü, 1 kişi kayboldu!
2010’da Sultan, kravatını çıkarmış, çizme giymiş, “Allah korumuş!” demişti. Kimi korumuş; ölen 12 kişiyle, kaybolan 1 kişiyi mi? Bir kadın “Sahil yolu nedeniyle suyun geri geldiğini, bu nedenle sorunlar yaşandığını” söyleyince, Sultan’ın yanıtı “Yapmazsan ‘Niye yapmıyorsun?’ denir. Yukarıdan gelen ağaçlar akışı etkiliyor!” olmuştu. Yerel köylü kadın, Sultan’dan daha bilinçliydi!
2015’te ise Orman ve Su İşleri Bakmayanı Veysel Eroğlu “12 saatte m2’ye 252 kilogram düşen yağmur, 500 yılda bir görüldü!” sözleri ile palavra sıktı. Sanki oturmuş 500 yıl önceki Osmanlı arşivini kaşla göz arasında incelemişti!
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı Fırat Çukurçayır, “23 Eylül 2012’de, Hopa’ya 338,7 kilo yağış düştü” açıklaması ile Bakmayanı yalanladı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları