İnalcık Hoca ve Osmanlı’dan bugüne: Tüketimden batıyoruz

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Pelin Ünker’in haberini okuyorum, AKP ekonomiyi büyütmek için taksit sayısını artırıyor, ki millet alışveriş yapsın, çünkü esnaf zor durumda. Protestolu senet tutarı 5.3 milyara, karşılıksız çek tutarı 15.4 milyara yükselmiş. Bankalarda takibe alınan kredi tutarları füze gibi.
Hükümetin kurumu, şimdi taksit sayısını artırarak “ekonomiyi kurtaracak”.. Sanırsınız ki alışverişte taksit sayısı azaltılınca ekonomi zor duruma girdi. Hayır zor duruma girdiği için ve cari açığı karşılayacak döviz gelmeyince, tüketime taksit sınırlaması gelmişti.. Seçimlere giderken AKP şimdi esnafın cebindeki “oy”u çekip almak için “alışveriş genişlemesine” geçti.
Bu yolla ekonomi değil, tabii ki borçlar büyüyecek.
Merak etmeyin Türkiye batmaz, diyorlar ya.. Türkiye bataktan çıkamadı ki! Türkiye gibi müthiş üretim açığı olan bir ülke durumundan hiç çıkmadık, sorun AKP’nin Türkiye’nin temel ekonomik sorunlarından hiçbirini çöz(e)memiş olmasından kaynaklanıyor.
RTE/AKP’nin yaptığı tek şey, büyük bir tüketim toplumu yaratmak oldu. Bu “tüketim toplumu” da, dışarıdan gelen yüz milyarlarca dolar borç para, hammadde, yarı işlenmiş madde, orta ve yüksek teknoloji ürünleri, elektronik vb. ile gerçekleşti. 300’ü aşkın AVM’ye bakın.
Olay bu kadar basit. AKP’nin “tüketim toplumu” yaratarak sandıktaki oy oranını yükseltme politikası mutlak sona ulaşacaktı. Şimdi oradayız. Buradan geri tepmeleri yaşıyoruz, daha da şiddetli yaşayacağız.

Osmanlı’da da tüketime ağırlık
Şu sırada okuduğum kitaplar arasında büyük tarihçimiz Halil İnalcık Hoca’nın “Osmanlı ve Modern Türkiye” kitabı var (Eylül 2013, Timaş). Hoca, kitabın ilk 155 sayfasında Osmanlı’yı, toplumu, imparatorluğu ilmek ilmek önünüze açıyor. Şiddetle tavsiye ederim.
İnalcık Hoca, “Osmanlı para ve ekonomi tarihine toplu bakış” bölümünde, bu alanda yapılmış araştırmaları, ileri sürülen tezleri eleştirerek veya onaylayarak, okurun zihnini açıyor. Osmanlı dönemi boyunca “ekonomik küreselleşmenin”, para politikalarının ve mal değiş tokuşunun nasıl ülkeleri egemenlikleri altına aldığını görüyoruz.
O zaman dolar yok, paranın değerini gümüş lira belirliyor. “Osmanlı’nın ekonomi felsefesi, iç pazarda mal bolluğu ve ucuzluğunu öne alan ve gümrük resmini asgariye indiren bir ticaret rejimi” idi... “Avrupalı tüccar gümüş getirip Doğu malları ve altın alıp gitmekteydi”. Batı Avrupa gümüş paraları Osmanlı pazarını istila etmişti.
Şimdi dikkat. Hoca yazıyor: “Günümüzde dolar başta, güçlü Avrupa paralarının TL’ye karşı sürekli yükselişi ve devalüasyon, Osmanlı deneyiminin bir bakıma benzeridir. Serbest pazar ekonomisi, AB ile gümrük bütünleşmesi bir bakımdan Osmanlı kapitülasyon rejimini andırmakta. Bu koşullar aşırı yabancı malı tüketimi ve devletin aşırı masrafları sonucu cari işler açığı ve dış borçlanmayı getirmekte. Paranın tedavül hızının artmasının (günümüzde kredi kartıyla fazlasıyla artan aşırı tüketimcilik) enflasyonun başlıca nedeni” olduğu..

Üretememek hep temel sorun
Hoca, 1600’lerde Osmanlı sanayinin, madenlerde, tekstilde, ipek ve pamukluda Avrupa rekabeti karşısında çöküş sürecini, çelik-barut gibi ithal sürecini vurgulamakta. “Avrupa.. bilim ve teknolojide, mali ve ticari örgütlenmelerde öyle ilerlemeler kaydetti ki”.. Osmanlı bitti..
Ana ihtiyaçlarını üretemez, alımsatım arasında denge kuramaz, bilim ve teknolojide çağdaşlığı yakalayamazsan, batarsın.
İhtiyaçlarını üretememek, bu ülkenin hep temel meselesi oldu. Ülke, kafayı ve gövdeyi bataklıktan biraz yukarıya çıkardığı ve bol oksijen aldığı kısa dönemler dışında, bedeni hep bataklığın içinde kaldı.
En çok oksijen aldığı dönem de, AKP’nin 7 yıllık dönemiydi. Oksijen bolluğunun nedeni, dünyayı saran büyük para genişlemesinin Türkiye’yi de “istila” etmesiydi. Milli gelir 4-5 bin $’dan 10-11 bin $’a yükseldi. Şimdi geri çekilmeye başlayınca 9 bin $’a geriledi..
Yani gövde, bataklığın içinde hep.. İşte şişirilen AKP ekonomik masalının özeti bu..
Atatürk’ün Türkiye’yi üreten bir ülkeye dönüştürmek politikasını terk etmenin bedeli. Büyük Zaferi ve Büyük İnsanı yeniden şükranla anarak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları