Başkasına Emanet Edilemeyen 3 Bakanlık

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Müzik deyince akıllarına darbuka, dümbelek çalıp göbek atmak geliyor ki, 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle düzenlenen dinletileri de yasakladılar.
Oysa, geçici hükümeti, anayasanın öngördüğü çoklu temsilden yan çizerek AKP hükümeti olarak kurmalarındaki başarıyı, havai fişekler atarak, ince saz eşliğinde göbek atarak kutlamalıydılar.
Atatürk’ün adını 30 Ağustos’ta Anıtkabir’de anmayan yeni başkomutanımızla ne kadar övünsek yeridir. (!)

***

Önce AKP hükümetinde yer alanların yenilerinden değil de vazgeçilemeyenlerinden başlayalım.
En başta Yalçın Akdoğan geliyor. Yandaş medyayı en başarılı biçimde yönlendiren başbakan yardımcısı olarak biliniyor. Karşıt basına, başta tehdit olmak üzere sürekli laf sokuşturma konusunda da bulunmaz bir uzman!
Ben, kendisine sürekli basın kartı veren ilk başbakan yardımcısı olmasını eleştirmiştim.
Meslektaşım Kadri Gürsel, kara mizahla karşı çıktı: “Onca yandaş gazete ve televizyonun genel yayın yönetmenliğini yaptığına göre hak etmiş durumda.” Doğru söze ne denir...

***

Mehmet Müezzinoğlu’nun Sağlık Bakanlığı’na gelmesiyle başta müşteriye, sağlık sektörü de ticarethaneye dönüştü.
Devletin sağlık kurumları ve üniversite hastaneleri ödeneksizlikten kıvranırken, kamunun paraları “İstediğin hastanede, istediğin doktora görün. Hem de bedavadan” aldatmasıyla yandaş kurumlara yönlendirildi. “Bedava kan” sözü de havada kaldı. Fark diye alınan tutar, vicdanlı bir hekimin vizitesini bile neredeyse aşmış gibi.

***

Nabi Avcı, Milli Eğitim Bakanı olarak ilköğretimi mahalle mektebine, ortaöğretimi de medreseye çevirme başarısının mimarı.
Uluslararası ölçeklere göre nal topluyoruz, ama çocuklarımızı bu dünyada yetkin kişiler olarak yaşamaları yerine, öbür dünyaya hazırlama konusunda en başarılı ülkeyiz.
Kimi özel okulları saymazsak, okulların tümünde imam hatip yetiştirme konusunda önemli bir yol aldık sayılır...

***

Başka bakanlar da yapamaz mıydı? AKP bunlardan başkasına emanet edemediğine göre bunlar: “Aramakla bulunmaz meğer ki rastgele” sav sözüne en uygun bakan sayılıyorlar.

***

Geçici hükümet, görünüşe göre Ahmet Davutoğlu’nun yanlışları üzerine kurulan ilk hükümet oldu.
AKP dışındaki üç partiden 12 milletvekiline götürdüğü bakanlık önerisinin ancak 3’ü cuk oturdu. Yanılma payı, yüzde 75’le rekor kırdı.
“Bağımsız” olarak nitelendirilen bakanlar ise başka bir âlem. Hemen hemen hepsi görevi bırakan bakanların siyasal tercihlerini yürürlüğe koymakla görevli, bağlılıkları kesin baş yardımcıları. AKP’nin “bağımsızlık” anlayışının tipik göstergesi.
Aynı zamanda AKP’nin “ulusal bağımsızlık” anlayışını da gözler önüne seriyor. Bağımsız sayılmak için birine ya da birilerine bağımlı olmamak gerekiyor.

***

En ilginç bakanlardan biri de Tuğrul Türkeş. Genel başkan seçilemediği için MHP’den ayrılıp parti kurmuş olduğunu göz ardı edip, ülkeyi babalarının malı sayanlara katılıyor ama “MHP, babamın partisi” demeyi de unutmuyor.
1 Kasım sonrasında siyasal yaşantısını sürdürmesinin tek yolu var. Milletvekili olmak. Olabileceği tek parti ise AKP. Aday olmak için üye olmak lazım. Üye olursa anlı şanlı geçici hükümet anayasanın tanımına aykırı düşecek. Bakanlıktan istifa etse, devletin şu anda muhtaç olduğu görevden kaçmış olarak!
Siyaset gerçekten zor zenaat!

***

Özür: Gazeteciliğin duygusallıkla yapılamayacağını bir kez de ben kanıtladım. Oktay Abi’nin doğum gününe giderken, iki doğum günü pastasını İstanbul’dan Akyaka’ya kadar Sevgili Ertin Akgüç’ün eşi Sezgin Hanımefendi’nin kimseye vermeden taşıdığını, duygusallıktan arınmaya çalışırken gece 2.30’da anımsadım.
Ama iş işten geçmiş, gazete baskıya girmişti...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları