Erinç Yeldan

Orta Gelir Tuzağına Yaklaşırken

18 Temmuz 2012 Çarşamba
\n

Uluslararası işbölümü içerisinde Türkiye nerede yer alıyor?

\n

Geçen haftaki yazımızda bu soruyu ele almış ve Türkiyenin uluslararası işbölümü içerisindeki konumunda uzun dönemde anlamlı bir değişiklik olmadığını vurgulamıştık.

\n

2004 Nobel İktisat Ödülü sahibi Stephen Parente ve Edward Prescott, ödül töreninde yaptıkları konuşmada ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasındaki farkların temel belirleyicisinin yeni teknolojiyi kullanma becerileriolduğunu savunmaktaydı. Söz konusu beceri, kuşkusuz, kendi kendine ya da rastlantısal olarak ortaya çıkan bir olgu değil; ülkelerin tarihlerinde kurumlarıyla, eğitim sistemleriyle, yurttaşlık bilinçlerinin getirdiği demokratik kazanımlarıyla bir bütün oluşturuyor. Teknolojinin ekonomik büyüme doğrultusunda geliştirilmesi, adapte edilmesi ve kullanıma sokulması her şeyden önce araştırma ve geliştirmeye ayrılan kaynakların bir uzantısı.

\n

Oysa Türkiye, Ar-Ge üzerine ayırdığı kaynaklar bakımından uluslararası sıralamada son sıralarda yer almakta. Aşağıdaki şekilde yer alan veriler bu savı vurguluyor.

\n

Şekilde sergilenen veriler, İsrail, Finlandiya ve İsveçin Ar-Ge harcamalarında başı çekmekte olduğunu göstermektedir. Milli gelire oran olarak Ar-Ge harcamaları İsrailde yüzde 4.86, Finlandiyada yüzde 3.76, İsveçte ise yüzde 3.75 olarak hesaplanmaktadır. Türkiyenin 2007 verisi ise milli gelire oran olarak yüzde 0.72 düzeyinde bir Ar-Ge yatırım harcaması göstermektedir.

\n

Devlet Planlama Teşkilatınca (Kalkınma Bakanlığı) yayımlanmış olan 2011 Yılı Ekonomik Programına göre 2008 yılı itibarıyla Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı Türkiyede yüzde 0.73 iken, bu oranın AB-27 ortalamasının yüzde 1.9 olduğu görülmektedir. Aynı veri kaynağına göre, 2007 itibarıyla Türkiyede Ar-Ge personeli toplam istihdamın yüzde 0.56sını oluşturmaktayken, bu oran AB-27 ülkelerinde yüzde 1.57 idi.

\n

Bu verilerin ötesinde, Türkiyede eğitim performansının genel görünüm ve kalitesi üzerine ulusal yazınımızda önemli endişeler mevcuttur. Örneğin DPT (Kalkınma Bakanlığı) 2011 Yılı Programı belgesi (s. 198) Eğitime erişim ve eğitimin kalitesi, eğitim sisteminin temel sorun alanlarıdır şeklindeki ifadesiyle Türk eğitim sistemindeki en önemli yapısal aksaklığa dikkat çekmektedir. Aynı belgeye göre, Erişim sorunu kapsamında okullaşma oranları ve bölgeler, cinsiyetler arası farklılıklar, kalite sorunu kapsamında ise fiziki altyapı yetersizlikleri, müfredatın güncellenmesi, öğretmen niteliklerinin geliştirilmesi ve eğitim materyallerinin müfredatla uyumu gibi hususlar öne çıkmaktadır. Nitekim, DPT verilerine göre, Türkiyede özellikle zorunlu eğitim kapsamı dışında kalan eğitim kademelerinde OECD ve AB ülke ortalamaları ile karşılaştırıldığında söz konusu oranlar çok düşük düzeyde kalmaktadır.

\n

TÜSİAD tarafından 2011 yılında yapılan bir araştırma(*) sonuçlarına göre, Türkiyede nüfusun ortalama eğitim süresi 6.5 yıl olarak tahmin edilmekte; 15 yaş üstü yetişkinler arasında okuma yazma bilenlerin oranının da dünya sıralamasında 97. olması göze çarpmaktadır. Aynı raporda sunulan verilere göre, Türkiyede 25-34 yaş arası nüfusta lise mezunu olanların oranı yüzde 41; üniversiteyi bitirmiş olanların oranı ise yüzde 16.6 olarak verilmektedir. Her iki kategoride de Türkiye, 34 OECD ülkesi arasında 33. olarak değerlendirilmektedir.

\n

***

\n

Sonuç olarak, Türkiyede tüm eğitim kademelerine yapılan kamu harcamaları, OECD ve AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında çok daha düşük düzeyde gözükmektedir. Özellikle yükseköğretim öncesi eğitim kademelerinde yaş nüfusunun yüksek olduğu göz önüne alınırsa, bu kademelerdeki kamu harcamalarının uluslararası standartların altında kaldığı görülmektedir. Dolayısıyla eğitim kademeleri ile yükseköğretim kademesi arasındaki dengesizliğin giderilmesi büyük önem arz etmektedir.

\n

Türkiye, ekonomik büyümesini üretkenliğe ve eğitime dayalı kaynaklara dayandıramadığı ölçüde, iktisat yazınında orta gelir tuzağı diye anılan tökezlemenin çok yakında içine itilme tehlikesi ile karşı karşıya gözükmektedir.

\n

\n

(*) TÜSİAD (2011) Türkiyede Büyümenin Kısıtları: Bir Önceliklendirme Çalışması, İstanbul: TÜSİAD Yay.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları