Özgür Mumcu

Akrebin kuyruğu

02 Eylül 2015 Çarşamba

“Adalet teşkilatı içinde hizipleşmelerin oluşması ve kimi yargı mensuplarının vicdanları yerine mensubu oldukları yapıların talimatları doğrultusunda karar vermeleri hepimizi üzmüştür.”
Cemaate yakın bir holding ve dolayısıyla onun medya grubuna polis operasyonu sürerken bunu söyledi Cumhurbaşkanı.
Ergenekon davası başladığında ne diyordu?
“Savcı millet adına vardır. İddia makamı millet adına oradadır ve biz de millet adına hakkı aramanın, hakkı savunmanın gayreti içerisindeyiz. Eğer bu anlamda savcılıksa, evet savcıyım”.
Bugün aranan ve yurtdışına kaçan savcı Zekeriya Öz’le özdeşleşmişti. Yargı bağımsızlığı? Gerek yoktu. Savcı da millet adına oradaydı, kendi de. Dolayısıyla millet, savcı, iktidar hepsi aynı şeydi. Hepsi de kendi şahsında birleşiyordu.
Erdoğan sadece milletin adamı değildi, aynı zamanda milletti.
O sebeple de her şeyi bilmesinde bir tuhaflık yoktu.
Ahmet Şık, bir kitap yazdığı için tutuklanmıştı hatırlarsınız.
Erdoğan bu konuda gelen eleştirilere Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde açıklık getirmişti:
“Bazı kitaplar var, bombadan etkilidir.”
Yeter mi? Yetmez. Eklemişti:
“Bomba ihbarı gelmişse, güvenlik güçleri bunları toplamaz mı?”
Toplamışlardı da. Bugün kaçan savcılarla beraber başbakan da savcılık yapar ve ta Avrupalar’da savcılarına kol kanat gererken toplamayıp da ne yapsınlar.
Bir televizyon programında Ruşen Çakır kendisine, “Kitap yazmak nasıl terör olur” diye sorduğunda ise savcısının, Erdoğan’ının cevabı hazırdı:
“Daha ilerde inşallah beyefendiyle bir araya gelirsek... Yani öyle kitaplar vardır ki bombadan tesirlidir”.
Savcı Erdoğan’ındı, Erdoğan savcının. El ele, kol kola, kıkır kıkır iktidar tezgâhının başına geçmiş yün eğiriyorlardı. Sonra tezgâh senindi, yok efendim benimdi derken bir kavgaya tutuştular ki mübalağa cenk olundu.
Artık o savcısının Erdoğan’ı değildi, savcı da Erdoğan’ın değildi. O vakit kitabın bomba tesirini unutmak sırasıydı. Bütün olanlar uzun zaman önce çok çok uzak bir galakside yaşanmıştı. O vakit şöyle diyebildi:
“Kitap yazma hazırlığı yaptı diye insanlar mahkûm ediliyor”.
Siyasetçilerin söylem değiştirmesi neredeyse eşyanın tabiatı gereği. Malum “dün dündür, bugün bugündür”.
Ancak herhalde yakın siyasi tarihimizde bir dediğinin şartlar değişince rahatlıkla tam tersini söylemekte bu derece mahir biri olmamıştır.
Hakkını yemeyelim, sürekli ve tutarlı olarak verdiği bir mesaj var. O da asla yanılmaz olduğu. Milli iradenin şahsında somutlaştığı ve ne olursa olsun iktidarı bırakmayacağı.
Gelgelelim yolun sonu gözüktü. Başkanlık için gereken milletvekilini bulamayacak. Şapkadan bir tavşan çıkartmazsa partisinin tek başına iktidar olma ihtimali zayıf.
Doludizgin bir kişi kültüne dayanan totaliter rejim atı tökezledi. Bu travmayla baş etmesi zor.
Akrepler ateşi görünce kendilerini sokarak intihar etmez. Bu bir efsanedir. Ancak sıcağı görünce vücut ısılarını ayarlayamadıkları için istemsizce spazm geçirirler ve zehirli kuyrukları kasılır.
Bakalım iktidar gövdesi çok geç olmadan bu panik anında kasılan zehirli kuyruktan kendini kurtarabilecek mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları