Celal Üster

60 yıl önce, 60 yıl sonra

06 Eylül 2015 Pazar

Tam 60 yıl önceydi. Eylüldü. Büyükada’daydık. Madam İsmaro’nun Çankaya’daki evinde kalıyorduk. 6 Eylül akşamı ailece evdeydik. Madam İsmaro’yla kızı Aleka üst katta oturuyorlardı. Özellikle İskele ve Kumsal’da Rumların dükkânları ve evlerinin yağmalandığı söyleniyordu.
Işıkları söndürmüş, bekliyorduk. Gecenin sessizliğinde bahçe kapısının oradan sesler duyuldu. Karanlığın içinden görüldüğü kadarıyla 20-30 kişilik bir güruh. “Burası da Rum evi! Dalalım içeri!” Bir başka ses: “Yok, olmaz. Burayı geçelim. Burada Sırrı Bey’ler (dedem) oturuyor.”
Çekip gittiler. Sonradan bizimkiler, çapulcuların eve girmesini engelleyenin manavın çırağı olduğunu öğrenecekler. Eh, ne de olsa “Sırrı Bey’ler” Türk, üstelik “yağlı müşteri”, hem bahşişleri de yabana atmamalı...
Ertesi sabah İskele’ye inip Çarşı’nın içinden Kumsal’a doğru yürüdüğümüzde, Rumlara ait tekmil dükkânların talan edilmiş, Rum evlerinin çoğunun kapı ve pencerelerinin kırılmış olduğunu görecektik.
O gün topu topu 8 yaşındaydım. Demek, sesler ve görüntüler olanca dehşetiyle belleğime kazınmış. 1955 yılının 6 ve 7 Eylül günlerinin, yalnız Büyükada’da değil, tüm bir İstanbul ve İzmir’de yaşanan gözü dönük saldırganlığın yüz karası olarak yakın tarihimize geçtiğinin ayırdına çok sonra varacaktım.
Tam 10 yıl önceydi. Yine eylüldü. Yine Eylül’ün 6’sı. Beyoğlu’nda, Elhamra Pasajı’ndaydım. Karşı Sanat Galerisi’nde açılan “50. Yılında 6-7 Eylül Olayları” sergisini geziyordum.
Olay gecesi ve sabahı çekilmiş, ama sıkıyönetimin getirdiği sansür yüzünden çok büyük bir bölümü hiçbir yerde yayımlanmamış fotoğraflar:
Bazılarında, aynı kişinin, Beyoğlu’nun çeşitli yerlerinde kışkırtıcı konuşmalar yaptığı görülüyor.
Lale Film ya da Lale Sineması’nın önünde çekilmiş bir fotoğraf. Bir reklam panosunun üstüne, “yanlışlığa” kurban gitmemek için “Buranın sahibi Cemil Filmer” yazılı bir kâğıt geçirilmiş alelacele. Panoda, 1956 yılında gösterime girecek filmlerin listesi: “Casus Avı”, “Müthiş Mücadele”, “Harp Borusu”, “Silah Başına”, “Kanlı İzler”...
Parmakkapı’da meyhanemsi bir yerde çekildiği anlaşılan iki fotoğraf. “Gâvur” bozguna uğratılmış, talan tamamlanmış, sıra kutlamada. Şerefe kadeh kaldırılıyor. Fötürlünün bir elinde tüfek, bir elinde tabanca. Muzafferane bir edayla havaya kaldırmış ikisini de...
Tam o sırada sergi salonuna bir güruh dalıyor. 50 yıl önceki kalabalıkların çok küçük ölçekli bir kopyası. Duvarlardaki fotoğrafları yere çalıp çerçevelerini kırıyorlar, bazılarını pencereden aşağıya atıyorlar. Hafifçe gülümseyerek, “Yoksa o yüz kızartıcı iki günü geçmişimizden silmek mi istiyorlar!” diye geçiriyorum içimden.
Kapının önünde bekleyen polisler ise, tıpkı 50 yıl önceki abilerinin yağmacıları seyrettikleri gibi, olup biteni temaşa etmekle yetiniyorlar.
Bugün bakıyorum: 6-7 Eylül 1955’te Demokrat Parti hükümetinin kalabalıkları Rum yurttaşlarımıza karşı kışkırtarak tarihimize eklediği kara sayfaların üstünden tam 60 yıl geçmiş.
Anımsayacaksınız, o dönemin iktidarı, muhalefeti ve basını cendereye sokmak için, kendi kışkırttığı 6-7 Eylül olaylarını bahane ederek Basın ve Toplantı Yasası’nı daha da ağırlaştırmış, özgürlüklere okkalı baskılar getirmişti.
Evet, 60 yıl önce yaşadığımız bu olay, şimdilerde bize hiç yabancı gelmiyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları