Ne çok kurban var...

21 Eylül 2015 Pazartesi

Askerler, polisler, siviller, gençler, çocuklar, kadınlar, erkekler.
Türkler, Kürtler, Iraklılar, Suriyeliler, vuruşanlar, göçenler, kaçanlar... Ne çok kurban var.
Ölenler, yaralılar, sakat kalanlar, yerinden yurdundan olanlar.
Behiç Ak’ın karikatürü: Akdeniz’in üzerinde bir sözcük, Auschwitz. Akdeniz, artık bir Nazi toplama kampı. Savaş ülkelerinden kaçanların botlarla geçmeye çalışırken boğuldukları deniz.
Neden mi bütün bunlar? Bütün bunlar, dünyanın yağmalanmasından. Petrol, doğalgaz kaynaklarının ele geçirilmesinden. Su savaşlarından. Bütün bunlar, iktidar hırslarından. Irak’ı yağmalamak için. Suriye’yi parçalamak için.
Ne yazık ki bizim ülkemiz de bu kargaşanın dışında kalamadı. İslam toplumlarına lider olmak hevesi ile Ortadoğu kargaşasına ortak oldu. Suriye’ye müdahale etti. Irak olayına ortak olmaya çalıştı. Sonuçta hem saygınlığını kaybetti hem de bizim ülkemize bela bulaştırdı. Olan bitenden AKP iktidarı birincil derecede sorumludur. PKK olayı da Ortadoğu olaylarının bir parçasıdır.
Ne çok kurban var.

***

Çözüm süreci “analar ağlamasın” diye başlamıştı.
Şimdi, “şehit olmak nimettir” noktasına gelindi. Bir bakan “şehit olmak istiyorum” dedi. Nereden nereye?
İşler sarpa sarınca Allah’a sarılmak kolay geliyor. İyilikler sizden, bütün belalar Allah’tan. Bina çöker, çocuklar ezilip ölür, “Allahın takdiri”dir. Sel gelir, alır çocukları götürür, “Allah’tan gelen” olur. Tarım işçilerinin kamyonu devrilir, katliam gibi kazadır, “işin icabıdır, Allah böyle istedi”dir. Maden göçer, yüzlerce işçi ölür, “bu işin fıtratında vardır, Allah’a isyan edilmez”. Kâbe’de vinç çöker, yüzden fazla hacı adayı ölür, “kutsal mekânda kutsal ölüm” diye yorumlanır.
İnsanların hatası, insanların yanlışı, denetim yokluğu, bilgi yetersizliği ne akla getirilir ne de sorumlusu bulunur.
Allah’a sığınmak bütün suçların temizlenme yolu olmuştur. İnsanlar da “Neden bütün bunlar bizim başımıza geliyor da şu gâvurlara böyle belalar gelmiyor” diye düşünmediklerinden, hesap sormayı bir türlü akıl edemediklerinden olan bitenler gerçekten de “takdiri ilahi” olmalı.

***

Şu göçmen olayları da tuhaf değil mi?
Ülkelerinden kaçanlar Müslüman. Iraklılar, Suriyeliler, Libyalılar vb.
İyi de neden bu Müslümanları İslam ülkeleri almıyor. Suudi Arabistan bir tek göçmen bile almıyor. Katar almıyor. Kuveyt almıyor. Birleşik Arap Emirlikleri almıyor. Neden bu ülkeler almıyor da, göçmenler Avrupa ülkelerine gitmek uğruna ölümü göze alıyorlar?
Neden bizimkiler Avrupa ülkelerine çatıyor da İslam ülkelerine hiç ses çıkarmıyor? Müslümanlar neden din kardeşlerine sığınmıyor da kâfir ülkelerine kaçmaya çalışıyor? Bilen varsa söylesin de biz de anlayalım.

***

Ne çok kurban var.
Bilesiniz ki, siz önce toplumdaki “güven duygusu”nu kurban ettiniz. Yalanlarınızla, bu yalanları örtbas edişinizle, toplumu zorla susturarak kurban ettiniz “güven duygusu”nu.
Sonra, “adalet”i kurban ettiniz. Önce cemaatinizle işbirliği yapıp, sonra da kendi kabilenizle “adalet”i kurban ettiniz.
“Dürüstlük” kurban edilmemeliydi ama edildi. Entrikalar, gizli görüşmeler, kapalı kapı anlaşmaları, tehditler, şantajlar, zorbalıklar yoluyla “dürüstlük” kurban edildi.
“İnsanların inançları” kurban edildi. Doğru bir geleceğe duyulan inanç, ülkesinin elbirliğiyle, dayanışmayla güzel günler göreceğine ilişkin inanç kurban edildi.
Şimdi neyin bayramını yapacaksınız?
Bütün bunlarda bayram yapacak bir şey buluyor musunuz?

***

Koçları kesin.
Koyunları daha kolay gütmek istiyorsunuz.
Ama aslanlarla kartallar da var.
Hesabı onlar soracak...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları