Zamanın Diyalektiği

29 Ocak 2009 Perşembe

Artık liberal kesimce resmen dillendirildiği için niyet okumaya gerek kalmadı. Türkiye’debüyük tasfiye başarıyla yürütülüyor. Bu büyük iş yapılırken hukukun, insan haklarının zedelenmesi, ufak işlere takılmaktır, yapılan işe zarar verir. Öyleyse yola devam.

Neoliberalizmin pragmatik medya militanları Türkiye’de, devletin yeniden yapılandırıldığını, “kurucu bir dönemden geçildiğini iddia ediyorlar. Pragmatik tabiatları, geçmişleriyle ya da genel olarak geçmişle bir sorunlarının olmamasından bellidir. Geçmişte Susurlukçu olabilirler, önemli değil, artık başka bir zamanda, başka bir zemindeysek, yeni durumu tahlil etmekte, sıkı bir taraftar olarak yer almakta hiç, ama hiç beis yoktur. O geçmiş zamanların hesabını soracak olanlar zaten şimdi topun ağzında değiller mi?

***

Peki, bu büyük tasfiyede ellerine geçirdikleri neşterle karşılarına çıkan herkesi kesip biçer, o zorbalıkları, o faşizmi, 12 Eylülleri, 12 Martları ustaca es geçerken, neyi, kimle kurduklarını da biliyorlar mı? Yoksa utangaç bir edayla demagojinin arkasına mı gizleniyorlar?

Gizlenebilirler mi? Dinci bir ekibin önce hükümet, sonra iktidar ve şimdi devlet olma yolunda attığı adımların ortağıdırlar. Ya gururla itiraf ediyorlar ortaklığı ya da üstünü örtme yolunu seçiyorlar. Yanıtlamaktan ısrarla kaçındıkları bir soru var: Gelecekte ne olacak?

O muhteremler devlete egemen olma işini bitirdikleri zaman görürsünüz ne olacağını.

***

Bu liberallerin bir kısmı Susurlukun şalcıları, Şahinlerin hamisiydi.

Bir kısmı da ama solcuydular eskiden. Önce hükümet, sonra iktidar ve nihayet devlet olma yolundaki harekete yönelttikleri eleştirilerin sudanlığı bir yana, kendi solculuklarının da geçen zaman içinde sulandığını bilmiyorlar mı? Biliyorlar.

Sınıf ilişkilerini, devletin içindeki konumlanmaları, emperyalizmle ilgili eskidiğini pek bir sevinçle iddia ettikleri bilgiyi unutunca geriye nasıl bir solculuk kalıyor ki?

Kalmadığını onlar da biliyorlar.

O zaman geriye solcu olma iddiasının tek ve pek çürük bir dayanağı kalır. Bireyin hakları. Bireyin birey olmaktan kaynaklanan özgürlükleri.

Ama bununla solcu olunamıyor.

Zaten bireye tanındığı iddia edilen haklar da, sağlam bir mücadelenin korumasında olmadığı için ilk rüzgârda uçup giderler. Daha ilk rüzgârda liberal kesimin şahinlerinin biz bir büyük iş yapıyoruz; Türkiye’yi tasfiye ediyor, yeniden kuruyoruz, öyle hakmış hukukmuş, kurunun yanındaki yaşmış, sapla samanı ayırmakmış, bırakın bunları rüzgârına kapılıp gidiyor bizim solcunun bireyin hakları masalı.

***

Bu büyük tasfiye, aynı zamanda solun geleceğinin de tasfiyesidir.

Canım bu devleti tasfiye etsinler, biz zaten karşı değil miyiz bu statükoya diyenler, bir başka ve sökülüp atılması zor bir statükoya doğru sürüklendiğimizi görmeyenlerdir.

Şimdi durumun garipliğini fark eden, ama ne yapacaklarını bilemeyenler de, telaş içinde kendilerinin ne olduklarını değil, ne olmadıklarını anlatmaya çabalıyorlar. Kimliklerini böylelikle kanıtlamaya, üstlerine üstlerine gelen sivil darbeden kurtulmaya çalışıyorlar.

Büyük tasfiye operasyonuna dahil olarak kimlik edinmeye çabalarken gerçekte yitirdiklerinin kendi gerçek kimlikleri olduğunu anlayabilirler mi dersiniz zaman içinde? Kim bilir? Ama belki de artık çok geçtir onlar için. Belki de Türkiye tasfiye edilirken, onlar da soldan tasfiye ediliyorlardır.

Kimi zaman, zamanın diyalektiği pek şaşırtıcı sürprizlerle yüklüdür çünkü.

e-posta: [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları