Paralel Yargı...

06 Şubat 2014 Perşembe

Devlet yapısının paralelinden eşkenarına yeni şekillenmeleriyle ilgili tartışmalar sürerken asıl dağınıklığın yargı içinde olduğu dikkati çekiyor. İktidar partisinin yan kollarından biri haline gelen yargıda geometrinin bütün şekillerini hatırlatan yapılanmalar var. Bütün bu tartışmaların ortasında tutukluluk süreleriyle ilgili ortaya atılan rakamlar hükümetin özgürlükler konusunu tatsız bir pazarlık haline getirdiğini gösteriyor.
Gerek Başbakan’ın gerekse adaletle ilgili-ilgisiz bakanların özgürlükleri ileri-geri gündeme getirmelerinin hapisteki yankısını şöyle tarif edebiliriz:
Eski Türk filmlerinde bir kişiyi ıssız bir çölün ortasında direğe bağlarlardı. Eli-kolu bağlı kişi “Su” diye bağırdıkça başındaki gaddar bir testi suyu alır, yarım metre ötesinden şarıl şarıl yere dökerdi. Tabii bunu yaparken kahkahalarla gülmeyi de ihmal etmezdi.
Hapistekiler elbette bir acziyet içinde değiller. Ruhen kendilerini özgür hissediyorlar. Ama hükümetin konuyu gündeme getirme biçimi, benzetmede kusur olmaz, yukarıdaki örnekten farksız.
Herkesin kabul ettiği bu sorunlu yargı karşısında artık özgürlüklerin pazarlık konusu yapılmaması gerekiyor.

***

Başbakan son olarak Almanya’ya giderken tutukluluk sürelerinin 5 yılla sınırlı olacağını söyledi. Aslında hukukun rayında hissedildiği bir ülkede tutukluluklarla ilgili zaman pazarlığı olmaz. Aslolan tutuksuz yargılamadır. Değil 5 yıl, 1 gün bile haksız yere hapiste tutulmak uzun bir süredir.
Ne var ki AKP iktidarıyla birlikte gündeme gelen üst sınır tartışması özgürlük için değil, davalara özel ana hedefi belirsiz yargılamalar için kullanılıyor.
Yine bu çerçevede yeniden yargılama konusu ilk gündeme geldiğinde şu değerlendirmeyi yapmıştık:
Eğer yargıyı hukuk zemininde olması gereken yere getirmezseniz, siyasetin gölgesini çekmezseniz, yeniden yargılama, kokmuş aşın tabağını değiştirmeye benzer.
Süreç ne yazık ki bu değerlendirmeyi doğruladı. Son olarak Balyoz davasında yeniden yargılama gündeme geldi. Hatta heyet de değişti. Ama sonuç değişmedi. Üstelik de yeniden yargılama istemine karşı verilen yanıt, ürkütücü denebilecek bir yaklaşım içeriyordu. “Yeni” heyet şöyle diyor:
“Sizin yeni olarak algıladığınız deliller bizim için bir yenilik içermiyor. TÜBİTAK raporu zaten daha önce tartışılmış, yeniden tartışmanın gereği yok.”
Aziz Nesin’lik bir benzetme yapmak gerekirse, yeniden yargılama eskisinin yenilenip çift dikiş yapılmasından başka bir sonuç getirmedi.

***

Yargıyla ilgili bütün bu tartışmalar yaşanırken hükümet üyelerinin fezlekeleri de yargının dışında tutuluyor. Siz kendinizi tamamen yargıdan bağımsız hale getireceksiniz, mevcut yargıyı kendinize bağlayacaksınız, sonra da toplumdan yükselen özgürlük taleplerini pazarlık malzemesi haline getireceksiniz.
Bu durum, her şey bir yana, insani değil, vicdani değil.
Aslında Başbakan’ın ve hükümet üyelerinin yaptığı açıklamalar, cezaevlerinin boşalması gerektiğini kendilerinin de kabul ettiğini gösteriyor.
Gelinen noktada bütün mesele, hapistekilerin onurlarını da zedelemeyecek, herhangi bir tartışma boşluğu yaratmayacak bir çözüm bulmak.
İstenirse bu da zor değil. İki maddelik devlete yönelik suçlarla ilgili yeni bir düzenleme, sorunu çözer.
Siyasal ve toplumsal zemin buna hazır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları