Bireysel ve kolektif saldırılar

06 Ekim 2015 Salı

Ahmet Hakan’a saldırı bireysel bir saldırıdır, bir kişiye yapılmıştır. Hedef bireydir.  Ergenekon kurgusu ise kolektif bir saldırıdır. Toplumsal olarak faşist güçlerin toplumu tersyüz edip istedikleri yöne götürülmesi amacı ile yapılmıştır.
Basın, üniversiteler, yazarlar, hatta sanatçılar hedef seçilmiştir. Bazı egemen güçler tarafından önce isimleri çizildi. Onlar, “faşist ve egemen güçlerin yolu üzerindeki engeller olarak görülmüştür”.
Seçilmiş 200300 kişi Silivri’ye atılarak toplumun bütünü üzerinde korku, baskı ve terör yaratılmak amacı güdüldü. Bu bir sessiz darbeydi. İnsanlar birbirleriyle konuşmaya, telefon etmeye korkar hale getirildi. Komşu ihbar edecek diye sessiz kaldılar. Bu ortam yaratıldı.

Aynı kapıya çıkar
Ergenekon ve Ahmet Hakan’a saldırı arasında, işin özünde sadece yöntem farkı vardır;
Ergenekon kolektif, geniş kapsamlı, küresel ve bölgesel bir organizasyondur.
Hakan’da ise birey hedef seçilmiştir.
Ancak her ikisinin ortak yönü vardır; toplumda korku, baskı ve terör ortamı yaratarak insanları koyun sürüsü gibi güdebilmek.
Ahmet Hakan’a saldıranlar da, Ergenekon kumpasını üretenlerin maşalarıdır. Bazen eli sopalı kişileri sokağa salarlar; bazen de televizyon kanallarına kimi cici kızları veya geçkin (!) bayanları sürerek amaçlarına ulaşmaya çalışırlar.
Bu maşalar televizyon kanallarında hâlâ, “Ergenekon kumpası gerçekleşmeseydi darbe olurdu” diyerek, faşist düzenlemelerin bir maşası olduklarını itiraf ediyorlar.
 
Birbirini tamamlar
Kolektif sivil darbeler ve Ahmet Hakan örneğindeki gibi bireysel saldırılar birbirini tamamlayan oluşumlardır.
1990’lı yıllarda da Uğur Mumcu, A. Taner Kışlalı operasyonlarında olduğu gibi bireysel saldırılar, kolektif operasyonların öncü girişimleriydiler.
1970 sonrasındaki bireysel saldırılar, 12 Eylül kolektif askeri darbeyi hazırladı. Cavit Orhan Tütengil, Abdi İpekçi benzeri saldırılar, arkasından gelen askeri ve sivil darbelerin altyapısını hazırladı.
Birçok öğretim üyesi ve yazar, “baskıcı ve antidemokratik” bir toplumsal yapının hazırlanması için katledildiler.
Bugün de Hürriyet’e ve Ahmet Hakan’a yapılan faşist saldırılar, “arkalarındaki kolektif yapının teşviki sonucu ortaya çıkmaktadır”. Kesinlikle bireysel bir tepki değildir.
Toplumda kimi odakların kolektif olarak yarattıkları çürümüş düzenin sonuçlarıdır. Arkadaki bataklık kurutulamaz ise sokan sinekleri tek tek yok edemezsiniz, faşist saldırılar sürer.
Aydın Doğan iki gün önce, “Hükümet yanlısı olmaya mecbur değiliz, karşıtı da değiliz” diyerek, “taraf değilsen bertaraf olursun” kuralını (!) çiğnemiş oluyor, bütün suçu bu!

Düzeltme Notu: Sayın Erol Manisalı’nın 29 Eylül Salı günkü “İç savaşın eşiğine nasıl geldik?” başlıklı yazısında, ilk üç maddenin rakamları teknik birnedenle çıkmamıştır. Özür dileriz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları