Ahmet İnsel

Devletin tepesinde psikolojik harekât faaliyeti

27 Ekim 2015 Salı

İktidarın psikolojik harekât yöntemleriyle topluma yön vermeye çalışması yeni karşılaştığımız bir pratik değil. Türkiye’de bu adla resmen faaliyet gösteren bir idari yapı yıllarca toplumsal algıyı biçimlendirmeye çalıştı. Bugün de Cumhurbaşkanlığı bünyesinde oluşturulan fiili başkanlık yapılanmasının içinde psikolojik harekât faaliyeti sürdürülüyor.
1980 darbesinden sonra Nurettin Ersin’in komutasında oluşturulan Psikolojik Harekât Teşkilatı’nın kurucularından Tahir Tamer Kumkale, 2006’da yayımlanan Beynimizi Kimler ve Nasıl Yönetiyorlar? başlıklı kitabında, bu kuruluşu etraflı biçimde anlatmıştı. Nurettin Ersin, darbeden sonra, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı’na bağlı olarak ve MGK’nin Müşterek İstihbarat Dairesi’yle ilişki içinde çalışacak bir Özel Planlama Grubu kurdurur. Ardından, 1983 seçimlerine gidilirken, Tahir Kumkale ile Oğuz Kalelioğlu’nun içinde olduğu bir psikolojik harekât teşkilatı MGK içinde oluşturulur. Oğuz Kalelioğlu’nu Kıbrıs Türkleri yakından tanır. 1974 çıkartması öncesinde adada olan bu subay, daha sonra 2005’te Kuzey Kıbrıs’ta kurulan nevzuhur bir partinin, Kıbrıs Adalet Partisi’nin genel başkanı olarak karşımıza çıkacaktır! Derin devlet denilen olgunun küçük ama son derece somut tezahürlerinden birisidir bu.
Kumkale, Nurettin Ersin’in 1983 Temmuzu’nda, “Seçimlere 6 ay kaldı. Ülke çapında psikolojik harekâtı planlayıp uygulayacak ve bütün kurum ve kuruluşları yönlendirecek bir yapılanma içine girmemiz gerekiyor” dediğini aktarıyor. Askeri iktidar bütün kurum ve kuruluşlarını, topyekûn ve koordinasyon içinde seçim sonuçlarını belirlemek üzere yürütülecek psikolojik harekâtın unsurları olarak görmektedir. Bu vesayet rejimi bünyesinde meşru görülen bir faaliyettir.
1983 seçimlerinden sonra bu teşkilatın resmi adı Toplumla İlişkiler Başkanlığı (TİB) oldu. 2003 yılına kadar faaliyetine devam etti. 28 Şubat operasyonunun planlanmasını TİB yürütmüştü.
2003’te TİB lağvedildi. Bütçesi Başbakanlık’a aktarıldı ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde aynı ismi taşıyan bir daire kuruldu. Psikolojik harekâtın yeni sivil merkezi, kanunla değil, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun onayıyla kurulmuştu. Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın daha sonraki faaliyetleri hakkında pek bilgim yok. Ama bu daire içinde yetişmiş elemanların Ergenekon, Balyoz gibi davaların hazırlanmasında, özellikle bu davalarla ilgili kamuoyu oluşturulmasında etkili rol oynamış oldukları konusunda “makul bir şüphe” besleyebiliriz.
Bugün de Cumhurbaşkanlığı bünyesinde psikolojik harekât operasyonu yürüten bir kadro var. Daha önce Başbakan’a bağlı çalışan bu kadro, Ağustos 2014’’ten sonra büyük ölçüde Cumhurbaşkanlığı’na taşındı. Bu kadronun hem medyada hem sosyal medyada nasıl bir ilişki ağı içinde olduğunu, bu ağın merkezinde Cumhurbaşkanı iletişim başdanışmanının yer aldığını, ortaya çıkarılan ağ şeması gayet açık biçimde gösteriyor.
Ankara katliamının sorumluları konusunda kamuoyunu yanıltma amaçlı yürütülen çarpıtılmış haberler bu faaliyetin son örneklerinden biri. Daha önce Cumhurbaşkanı’nın kızına yönelik suikast girişimi haberi de aynı Cumhurbaşkanlığı psikolojik harekât teşkilatının ürünüydü. 7 Haziran seçimlerinin tekrar edilmeye zorlanması da büyük ölçüde bir psikolojik harekât operasyonuydu. HDP’nin iç düşman olarak gösterilmeye çalışılması da aynı operasyonun bir parçasıdır.
Devletin “bütün kurum ve kuruluşlarıyla” yürütülmeye devam ediyor psikolojik harekât. Yeni olan bu harekâtın bütünüyle siviller tarafından ve seçilmiş yöneticilerin emir ve komutasında yürütülüyor olmasıdır. 1 Kasım’da Türkiye’de seçmen topluluğunun üzerinde ağır bir sorumluluk olacak. Psikolojik harekâtlarla, duygu vampirliğiyle, iç düşman çığlıklarıyla toplum üzerinde tahakküm kurma arzularına evet ya da hayır diyecekler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları