İstanbul Modern’in 10 yılı

12 Şubat 2014 Çarşamba

İstanbul Modern Sanat Müzesi Tophane’deki 4 numaralı Gümrük Antreposu’nda kapılarını açalı 10 yıl olmuş. İstanbul Modern 11 Aralık 2004 tarihinde açıldığında 17 yıllık bir düş -proje hayata geçmiş oldu. Daha sonra İstanbul Bienali olarak anılacak olan 1. Uluslararası Çağdaş Sanat Sergileri’nde 1987’de ilk fikir ortaya çıkmış. Serginin gördüğü ilgiden etkilenen İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurucusu Nejat Eczacıbaşı, İstanbul’da bir modern sanat müzesi kurmak üzere harekete geçmiş. Yıllar içinde çeşitli girişimler yapılmış, hatta restore edilen Feshane binasının müzeye tahsis edilmesi söz konusu olmuş, ama sonuç alınamamış.
2003’te 8. İstanbul Bienali’nin 4 numaralı Gümrük Antreposu’nda gerçekleştirilmesi müze olarak kullanılabileceği görüşünü doğurmuş. 8000 m2’lik bina bir yıl gibi kısa bir sürede süreli ve sürekli sergi salonları, fotoğraf galerisi, eğitim ve sosyal programları, kütüphane, sinema, restoran ve mağazası ile modern bir müze haline getirilmiş.
Sürekli serginin temelini Türk resim sanatının örneklerinden oluşan Eczacıbaşı ailesi kolesiyonu oluşturuyor. Bu nedenle müze açıldığında genel görünüm büyük boyutlu bir resim sergisi gibiydi. “Gözlem – Yorum – Çeşitlilik” başlıklı sürekli sergiden Türkiye’de resmin nasıl bir evrim geçirdiğini anlamanız mümkündü. “20. Yüzyıl Türk Resminde Etkileşimler, İlişkiler, Karşıtlıklar” alt başlığını taşıyan, 100 ressamın eserlerinin yer aldığı serginin sunumu bu mantığı aşmaya çalışsa da ortaya çıkan buydu. Koleksiyonun bir müze oluşturacak büyüklükte olmadığı ve günün sanat eğilimlerini yansıtmadığı temel eleştirilerdi.
Devletin o gün de bugün de hâlâ “İstanbul Resim ve Heykel Müzesi”nin kapılarını açamadığı bir sanat ortamında diğer koleksiyonlardan desteklerle bir özel koleksiyondan oluşturulan bir müzeye böyle eleştirmek haksızlıktı bence. Yanlışın müzenin adlandırılmasından kaynaklandığını ve “İstanbul Modern Sanat Müzesi” adının altında yapılan işin ezilmesi tehlikesi olduğunu düşündürüyordum. Üstelik Türkiye’deki ilk modern sanat müzesiydi kurulan. Beklenti yüksekti. New York’taki MoMa, Londra’daki Tate Modern ya da Paris’teki Pompidou Merkezi’ndeki gibi Dünya çağdaş sanatından örnekler görmeyi umuyordunuz ama koleksiyonda böyle eserler yoktu.
İstanbul Modern, ana koleksiyonundan kaynaklanan handikapını süreli sergilerle aşarken bir yandan da koleksiyonu zenginleştirecek yeni alımlar yaptı. Heykel eksiğini kapamaya çalıştı. Fikret Muallâ, Cihat Burak ve geçen yıl sonuna dek süren Erol Akyavaş retrospektifleri hemen aklıma gelen sergiler. Fotoğraf, video gibi alanlarda yapılan sergilerle, sinema gösterileri, edebiyat söyleşileri ile bakış açısının genişliğini gösterdi müze. Uluslararası işbirlikleri kurdu, destekler aldı. Koleksiyonunu diğer müzelerle paylaştı. Yurtdışında sergiler açtı. Bubi’nin bir işinin sansürlenmesi gibi tatsızlıklar, küstürülen sanatçılar da var bu tarihte.
10 yıl uzun bir süre gibi görünse de bir müze için çok kısa. İstanbul Modern’in 10 yılda yaptıklarına baktığımızda sürekli ilgi gören, yaşayan bir müzede olması gereken çoğu şeyi yaptığını görüyoruz. Yaşayan bir müze, daha çok da çağdaş sanat merkezi oldu İstanbul Modern.
İstanbul Modern 10 yılını komşu coğrafyalardan sanatçıların yapıtlarını bir araya getirdiği “Komşular - Türkiye ve Çevresinden Güncel Anlatılar” sergisi ile kutluyor. “Geçmiş ve Gelecek” adlı yeni koleksiyon sergisi, fotoğraf sanatçıları Barbara ve Zafer Baran’ın retrospektif sergisi, dünyanın farklı yerlerinden güncel video, kısa film ve hareketli görüntüleri bir araya getiren Artists’ Film International / Uluslararası Sanatçı Filmleri programı süren diğer etkinlikler.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ara Güler Müzesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları