Özgür Mumcu

Mayın eşeği

12 Kasım 2015 Perşembe

Başbakan memleketin yönetildiği sistemi “Başbakan ile Cumhurbaşkanı arasında problem çıkarmaya yönelik bir sistem” olarak değerlendirdi. Ancak başkanlık için bir acelesi olmadığını da ekledi. Erdoğan ise “Artık rejim endişelerini gündemimizden çıkarmalıyız” dedi.
Başkanlık ısrarından vazgeçilmiyor. Aksine bu açıklamalar, başkanlık için gerekli anayasa değişikliğine yönelik. AKP’nin seçim zaferine rağmen hâlâ başkanlık getirebilecek sayıda milletvekili yok. Daha çok topu yere indirerek, kontrollü bir oyuna geçileceğinin sinyalleri. İkna edilmesi gereken milletvekilleri var. Şayet bireysel milletvekili transferi yolu seçilmeyecekse, muhalefet partilerinin ikna edilmesi gerekecek.
İlk akla gelen zor gün dostu MHP. Bahçeli yönetiminde bir MHP, şimdilik pek başkanlığa destek vereceğe benzemiyor. Dün, MHP’nin Başkanlık Divanı toplantısında kurultay çağrılarının başkanlık sistemine bağlandığına ilişkin haberler yer aldı. Buna göre Bahçeli ve ekibi kurultay çağrılarının arkasında “Anayasa değişikliği ve başkanlık sisteminin halka dayatılması ve partinin karıştırılmasını amaçlayan istihbarat örgütünün olduğu”nu düşünüyormuş.
Bu elbette bir seçim hezimetinden istifa etmeden kurtulmak için öne sürülmüş bir gerekçe olabilir. Yine de not düşmekte fayda var. Neticede istihbarat örgütüyle dün tanışmış bir parti değil MHP.
CHP şimdilik başkanlık sistemine karşı açıkça tavır aldı. İkna edilmesi en zor parti gibi görünüyor. Ama mesela parlamenter sistemin çöpe atılmadığı “denge ve denetleme” mekanizmalarının güçlendirildiği bir “yarı- başkanlık” rejimine CHP destek verir mi? Pek uzak bir ihtimal.
Ya HDP?
Parti içinden “Kürt meselesi çözülecekse, olabilir” diyen sesler yükseliyor. Hem az milletvekili takviyesiyle referandumsuz bir değişiklik bile mümkün. Ancak Demirtaş, net bir şekilde bu konuda kapıları henüz açmayacaklarını belirtti.
AKP, açısından da böyle bir işbirliğinin milliyetçi oylarda yaratabileceği tepki riski var. Bundan da önemlisi, başkanlık sisteminin Kürt meselesini nasıl çözeceği belirsiz. Demokratikleşme olmadan çözüm gelmeyeceği açık. Otoriter bir rejimde bahşedilen haklar kalıcı olsaydı, Irak Kürdistan’ına 1970’te verilen geniş özerklik kâğıt üzerinde kalmaz ve işin sonu bir iç savaşla bitmezdi.
Yani bir süre için AKP’nin şansı ya bireysel milletvekili transferi, ya bir genel başkanlık değişimi sonrası MHP’nin desteği.
Bu gerçekleşir ve son günlerde konuşulan Cerablus odaklı askeri operasyon da gündeme gelirse, çok uzak olmayan bir gelecekte bir başkanlık referandumuyla karşılaşabiliriz.
Şayet referandum bu şartlarda gerçekleşirse, Suriye savaşına şimdikinden daha müdahil ve ülke içinde şiddetin giderek arttığı bir ortamda yapılacak.
Yedi düvele karşı çarpışan, Ortadoğu’ya ağırlığını koyan milliyetçi muhafazakâr bir proje olduğu iddiasıyla başkanlık sistemine oy istenen bir referandumun sonucu ne olur?
Peki bu referanduma giderken ödenecek bedellerin ağırlığı nasıl tartılır?
Peki bu yol seçilirse, buna Suriye’deki savaşın taraflarının tavrı kestirilebilir mi?
1 Kasım’da AKP’nin galibiyetini kimler kutladı, kimler kutlamadı?
Bunun cevabı bir önceki sorunun da cevabı hakkında ipucu veriyor.
Başkanlığın yolu da o yolun götüreceği yer de mayınlarla dolu.
Mayınlı yola önden mayın eşeği gönderilir. Bakalım, başkanlık isteyenler yola önden kimleri gönderecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tutuklu yargı 5 Eylül 2018
Kimiz biz? 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları