Stattaki ‘nur topu’

19 Kasım 2015 Perşembe

Yunanistan Başbakanı Çipras’ın yanında komşu ülkenin milli marşına da, teröre insanlarını kurban vermiş bir ülkenin acısına da bir tribün dolusu saygısızlığa mahcup bir suratla şahitlik eden Ahmet Davutoğlu, “Ektiklerimizi biçiyoruz” diye düşünmüş de olabilir mi dersiniz?!

Bu çocukları siz böyle yetiştirdiniz! Onları bu hale yıllardır toplumun bütünü karşısında benimsediğiniz tavırla; hayata-dünyaya-insana dair ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı duruşunuzla siz getirdiniz!.. O yüzden artık dur-durak bilmez şekilde, sizi de takmadan, tam bir akıl, ruh, vicdan körleşmesiyle kendilerinden saymadıkları, düşman belledikleri, onlara öyle bellettiğiniz her şeye, ellerine geçen her fırsatta kin, nefret, lânet kusuyorlar. En beklemediğiniz, istemediğiniz, arzu etmediğiniz zamanlarda, siz “diplomasi” dilini, edasını- işvesini takındığınız yerlerde bile onlar çok daha “samimi” şekilde, sizden aldıklarını size geri veriyorlar.

Elbette bir ucu “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” deyişine, diğer ucu “Taharetsiz Avrupalı” nitelemesine açılan yelpazede dışlayıcı, rencide edici ve yıkıcı bir “Etnosantrizm” (Bizmerkezcilik), çoğunluk karakteristiği olarak toplumsal dokumuzda her daim mevcut oldu. Ancak bu ölçüde pervasız, acımasız, vicdansız bir noktaya gelmiş olması, böylesine aktifleşerek olağanlaşması, bu iktidara borçlu olduğumuz bir durum.

Tavrın sosyolojik karşılığını “Oksidentalizm” olarak belirlemek de yanlış olmaz. Yani, “Batı” dendiğinde toptancı bir refleksle korku, düşmanlık, tiksinti, nefret, güvensizlik dolu bir “asimetri”yi kendinizden yana, “Biz” saydığınız “Türklük-İslâmlık” terkibini yüceltip ayrıksılaştırarak üretmek. Tabii bu, içte de kendinizden saymayarak “Batılı” değerlere, anlayışlara, yaşantılara eğilimli diye kestirip attığınız vatandaşlarınıza yönelik bir aşağılama, lânetleme, “cadılaştırma” pratiğini beraberinde getirecektir.

Özellikle 2011 sonrasında ve Gezi Parkı olaylarından itibaren de alabildiğine kristalleşmiş şekilde AKP, oksidentalizmi hayata geçirdi, onu hem bir siyasi-entelektüel çizgi, hem de perişan ve saldırgan bir lümpenliğe kisve yaptı.

Oksidentalizm, hiç kuşkusuz boşlukta çıkmaz. O, oryantalizmin çocuğudur. Bu toplumda “oryantalist”, yani “Doğu”lu, geleneksel-İslâmi değerleri hor görüp aşağılayan bir seçkinci-Batıcı bakış elbette oldu, hâlâ da geçerli olduğu yerler mutlaka vardır. Ancak iktidarın yaptığı gibi oryantalizmden oksidentalizme çıktığınızda, bunu söylem ve pratik kılan bir zihinsel yörüngeye oturduğunuzda artık bir kısır döngüye de girdiniz demektir. Ne oryantalizmi aşabilirsiniz, ne de oksidentalist motivasyonunuzla Batılı ve Doğulu kültürel örüntüler arasında alabildiğine çeşitlilik, alışveriş ve melezleşme içindeki toplumunuzda birlik, beraberlik, dayanışma ülküsünü hayata geçirebilirsiniz.

Ne de aynı doğrultuda “Terörün dini, ırkı, milleti olmaz” sözünüzde inandırıcı olabilirsiniz. Siz ne derseniz deyin, oksidentalizminize kurban gitmiş kitleler, statta terörün de dini olabileceğine delalet eden bir görüntü ne yazık ki verirler!..

Oksidentalizm, sizi “Bu millet, ümmetin umududur” deme noktasına da çeker ve “ümmet”, IŞİD’i kapsar. O yüzden “ümmete oynamak” sizi hem IŞİD’le müzakereye, hem de rekabete sokar. Yine o yüzden millete “ümmetçi” telkinde bulunduğunuzda onu IŞİD’le de titreşime, hasbihâle, muhabbete isteseniz de istemeseniz de sokarsınız.

***

Sonuç mu? İçe dönük, dışa düşman; din adına üretilen şiddete de, dehşete de, katle de alttan alta alkış tutan; o şiddetin, dehşetin, katlin hedefi olmuş insanlara ve insanlığa saygıyı ise açıktan protesto edip ıslıklayan bir kitle…

AKP’nin “nur topu” bu!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları