Artık her yer Ortadoğu

20 Kasım 2015 Cuma

Thomas More’un 1516’da ilk kez Latince olarak yayımlanan Ütopya Adası eseri, var olmayan bir diyarda geçer. Eşitlik kavramının ilk kez enine boyuna incelendiği, herkesin benzer giysileri giydiği, benzer evlerde oturduğu, bütün sokakların eninin altı buçuk metre olduğu bu “hiçbir yer adası”nın erişimi doğal engellerle zorlaştırılmıştır.
İnsanların daha eşit oldukları, daha yaratıcı, daha adil bir düzene elverişli koşullar More’a göre, ancak dünyanın öbür bölgelerinden soyutlanmış bir diyarda, bir “hiçbir yer adası”nda mümkündür.
Ütopik sosyalizmin öncüsünün, Ütopya Adası’nda dile getirilen ideal düzenin yeryüzünün kalanından soyutlanmış diyarı, adeta Batı’nın bilinçaltına işlemiştir.
Küreselleşmenin böylesine yüceltildiği dönemde gelişmiş Batı, More’un öngördüğünden çok uzakta da olsa, yine de kendisinin şimdiye kadar mümkün olanların en iyisi olarak kabul ettiği dünyasını, gezegenin geri kalanından soyutlamak, yerkürenin geri kalanının nimetlerinden yararlanırken külfetlerinden masun kılmak tutkusunu saplantıya kadar vardırmıştır.

***

Batı, himayeci sistemlerin gümrük duvarlarını birer birer yıkar, dünyanın dört bir yanına el atarken kendini kalın duvarlar arkasında korumaya almıştır.
O her yere gidecek ama başka yerlerden ona gelinmeyecekti.
Batı, Ortadoğu’yu her zaman dilediği gibi kesip biçecek, sınırları gönlünce oluşturacak, mezhepleri dilediğince çatıştıracak, oralara demokrasi götürüyorum diyerek, var olan durumu daha berbat hale getirecek, işi ülkelerin doğal zenginliklerini talan etmenin ötesinde tarihi ve kültürel zenginliklerini yağmalamaya kadar vardıracaktı.
Ama bu ilişki hep asimetrik olacak, Batı, Ortadoğu’ya dilediği gibi müdahale edecek ama Ortadoğu’yu hep kendinden iki gezegen daha uzak tutacaktı.
Küreselleşme övgüsünün ayyuka çıkarıldığı dönemde, korunmacılık, en üst düzeye ulaşmıştı.

***

Batı, çıkarlarının gerektirdiği, gönlünün dilediğince Ortadoğu’ya müdahale ediyor, sınırları yeniden çiziyor, yeni devletler oluşturuyor, kimilerini tarihe karıştırıyor, mezhep savaşlarını kışkırtıyor, ılımlı İslam etiketi altında yeni kavramlar oluşturuyor, eski diktaları deviriyor, yeni diktalar dikiyor, kutsal kavramlara büründürülmüş, terör güçleri oluşturuyordu.
Bütün bunlar olur, insanlar talanın, yağmanın, emperyalizmin, eşitsizliğin baskısı altında ezilirken hep asimetrik bir ilişki sürüyordu.
Batı, Ortadoğu’yla istediği gibi oynuyordu.
Ortadoğu, Batı’nın etkisine, müdahalesine açıktı.
Ama Batı, Ortadoğu’nun etkisine, en ufak esintisine kapalıydı.
İslami terör sonunda, Ortadoğu’nun vahşetini, cehaletini, şiddetini, Batı’ya taşıdı.
Artık Paris, Londra, Washington, New York’un göbeği, her yer, hep birden Ortadoğu’dur.
Ütopya adasının sınırları zorlanıyor barbarlar, zincirlerinden boşanmış biçimde, mülteci olarak, terörist olarak, uygarlığın sınırlarından içeri sızıyorlardı.
Olay, yalnız ilkelliğin barbarlığının değil, aynı zamanda uygarlığın barbarlığının, vahşilerin zincirlerinden boşanmasına yol açan sürecinin ürünüydü.
Evet, artık her yer Ortadoğu, her yer Afganistan!
Peki, bu sonucu kimler doğurdu?
Bizi buraya yalnız cehaletin değil, aynı zamanda bilginin getirmesini nasıl açıklayacağız?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları