Bir Özgürlük Ağacıyım Taksim Gezi Parkı'nda

04 Haziran 2013 Salı

“Ben bir özgürlük ağacıyım Gezi Parkı’nda

\n

Ne sen farkındasın, ne medya farkında...”
Nâzım’ın dizelerini, bir pankartta biraz değiştirilmiş şekliyle gözüm çok aradı.
Cumartesi günkü Cumhuriyet’te
Arif Kızılyalın’ın izlenimlerini okurken gördüm ki, bazı polisler olayın farkında, nitekim telsizden şöyle anons yapmışlar:
- Bunlar marjinal grup değil, halk.
Ne sanıyorlardı ya! Tabii ki halktı.
Olay Gezi Parkı’nı, Başbakan’ın illa da yaptıracağım diye tutturduğu
“sivil kışlayı” aşmış, bu halkın güdülecek bir sürü olmadığını göstermeye gelip dayanmıştı.
Artık İstanbul’un ve yurdun her köşesi, her yer Taksim, her yer Gezi Parkı’ydı.
Cumartesi yurdun dört bir yanında bir şeyler oluyordu ve bunun ne
Tayyip Bey farkındaydı, ne de utanç verici medya.
Ama birisi bir şeyin farkına varmıştı.
O da güdülecek sürü olmadığını dört bir yanda haykıran ve kendi
“uyan!” komutuyla uyanan halktı.
Artık gözlerimin aradığı dizeler de biçim ve içerik değiştirmişti:
“Ben bir özgürlük ağacıyım Gezi Parkı’nda
Hem sen farkındasın, hem herkes farkında.”

\n

***

\n

Halkın tepkisi üzerine İstanbul Belediye Başkan Yardımcısı Kadir Topbaş (Esas başkan hâlâ Tayyip Erdoğan’dır) daha ılımlı konuşmayı denemiş, oradan buradan sağduyu sularına doğru dümen kıvıran sesler duyulmaya başlanmıştı.
Artık, herkes aynı şeyi soruyor:
- Şimdi ne olacak? Bir şeyler değiştiğine göre artık bu kışla dayatması biter değil mi?
Hemen söyleyeyim:
- Bir şeyler değişti, halk kendi demokratik direniş potansiyelinin farkına vardı.
Şimdi bütün mesele bu potansiyeli geliştirecek, geniş toplulukların özlemlerine yanıt verebilecek ve bütün bunları demokratik biçimde sandığa yönlendirebilecek demokratik örgütlenmenin ortaya çıkmasıdır.
Bu potansiyel vardı ve Cumhuriyet mitinglerinde, görünür biçimde alanlara yansıdı.
Ama onu alıp demokratik biçimde yönlendirecek siyasal örgütlenme eksikliğinden heba olup gitti.
Bir kere daha aynı şeyin olmaması için, bu potansiyelin düzeyine uygun örgütlenmeyi bir an önce yaşama geçirmek gerek.
Acaba CHP’liler sokaktaki çığlıklardan kendilerine düşen payın farkındalar mı?
Acaba CHP’liler bu yeni muhalefetin, kendileri için de tepeden tırnağa yepyeni bir örgütlenme modelini zorunlu kıldığını kavrayabiliyorlar mı?

\n

***

\n

Peki, acaba Tayyip Bey, Gezi olaylarından gereken dersi aldı ve kışla ısrarından vazgeçti mi?
Bilin ki vazgeçmedi; vazgeçmez, vazgeçebilemez.
Nitekim, yaptığı konuşmalar, bugüne kadarki çizgisinde direneceğini gösteriyor.
Diktadan vazgeçebilemez, çünkü lügatında demokrasi yok, takıyye var.
Aslında rant kaynağı olarak düşünülen sivil kışladan vazgeçemez, çünkü ekonomisinin temeli talana, yağmaya dayanıyor.
Rant vesayetine yönelik sivil diktasının inat şaheseri olan sivil kışlasını dikmekte ısrarladır Tayyip Bey ve de bunu yaparken,
“Dediğim dedik, çaldığım düdük!” dayatmasını tabu kalkanının ardına saklamak için de “Taksim’e cami” projesini atmıştır ortaya.
Böylelikle kendi keyfi tek adam yönetimini din kalkanı ardında korumaya alma kurnazlığına başvuruyor.
Daha sıkışırsa, kafasının ardında, halkı birbirine kırdırma projesinin olduğunu gösteren imalarda da bulunuyor.
“İstersem ben de bir milyon kişiyi meydanlara toplarım” sözlerini böyle okumak gerekir.
Ama görüyorsunuz, Tayyip Bey dayatmacı, talancı, avantacı, yağmacı rant politikasından vazgeçmiyor.
Halk buna karşı kenetlenip tepkisini ortaya koyuyor, şimdi herkes bu boşluğu siyasal olarak dolduracak, tabandan, sağlam örgütlenmiş demokratik kuruluşu bekliyor.

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları