Duvar Yazıları

ABD basını da bize benzedi

21 Kasım 2015 Cumartesi

Başrollerini Robert Redford ve Cate Blanchett’in oynadığı gazetecilik filmi “Truth-Gizli Dosya” bugünlerde sinemalarda gösteriliyor.

Film, Amerikalı TV ana haber sunucusu Dan Rather ve yapımcı Mary Mapes’in gerçek hayat hikâyesini konu alıyor.

İkili, 2004’te ikinci kez seçime hazırlanan ABD Başkanı George Bush’un genç bir pilot iken Vietnam Savaşı’ndan yırtmak için yerel muhafız birliğine yazıldığını, göreve gitmediğini, zengin olduğu için de kollandığını ortaya çıkarmıştı.

Filmi anlatmayalım ama şunu söylemekle yetinelim.

O iki ünlü isim, o günden sonra bir daha medyada iş bulamadı.

Oysa yazdıkları gerçekti.

Günümüzde gazeteciler haberleriyle değil, kişisel olarak hedef alınıyorlar, yıpratılmaya çalışılıyorlar. Film bunu anlatıyor.

Bunun son örneği, CNN muhabiri oldu.

CNN muhabiri Elise Labott, “Meclis, Suriyeli mültecileri sınırlayan tasarıyı kabul etti. Özgürlük Heykeli ıstırap içinde başını eğdi” mesajını yazdı.

Yani mülteci alınmamasını eleştirdi. CNN de kendisini iki ay açığa aldı.

 

Kayyumların malikânesi var

Sabah gazetesinde başlık: “O malikâne de kayyuma geçti.”

Sözünü ettikleri, Akın İpek’in Fethullah Gülen için yaptığı iddia edilen Ankara İncek’teki dev malikâne ile Akın İpek’e ait lüks villa.

Bu dünyada kayyum olmak varmış.

Ayda 105 bin lira net maaş.

Ankara İncek’te malikâne.

Yine aynı yerde lüks villa.

Emrinde gazeteler, televizyonlar.

YÖK, artık bir “Kayyum Üniversitesi” açsın bari.

 

Gazeteciliğe merak sardı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, medya etiğine de el attı, aynen şunları söylemiş:

“Devletin televizyonuna eyvallah. Orada varsa bir haksızlık, gereğini yap ama özel sektöre kalkıp da böyle bir uygulama yapmanın adaletle hiçbir izahı olamaz. Nasıl yaparsın? Benim gönlüm kimi istiyorsa ben bunu yayınlarım, ister çıkarırım, ister çıkarmam. Başkaları da beğenmediğini çıkarmasın.”

Erdoğan bu sözleri, Ahaber’e YSK ve RTÜK tarafından verilen cezalar için söylüyor.

Eğer biz Erdoğan’ın mantığını doğru kabul edersek, taraflı yayın yapan medya organlarına hak vermiş oluruz.

Çünkü Erdoğan’ın unuttuğu “Etik ilkeler” var. Haberciliğin temelinde, “Doğru olmak, dengeli olmak ve tarafsız olmak” yatar.

Yani bir medya grubu çıkıp, “Ben gönlüm neyi istiyorsa onu yayınlarım” diyemez.

Bir medya organı “Gönlüm istedi sadece bunları yayımlarım” demeye başlarsa, adı önce “taraflı medya”ya çıkar.

Sonra “Yandaş” diyen de, “Havuzcu” diyen de çıkabilir.

 

Gül de Kanada gazetesine yazdı

Söz cumhurbaşkanlarının medya merakından açılmışken Gül’den de söz edelim.

Eski Cumhurbaşkanı, Kanada ulusal gazetelerinden National Post’a yazmış.

Gül, yorum bölümünde yayımlanan yazısında Ankara katliamında ölenlerden söz etmiş.

“Bu korkakça işlenen terör saldırısı IŞİD tarafından gerçekleştirilmiştir. Katiller bu korkunç eylemle halkımızı bölmeyi başarmış, nihayetinde faydasız, yaralayıcı bir suçlama oyununu sadece ülke içinde değil, komşularımız arasında da tetiklemişlerdir. Artık bu kişilerin durdurulması ve başlattıkları hikâyenin bitirilmesi lazımdır. Bunların karşısında durulacaksa din, ırk ve mezhep ayrımı olmaması insanların bu ortak düşmana birlikte karşı koyması lazımdır.”

Gül makalesinde, “İslam ve demokrasi” demediğini de hatırlatarak “Çünkü bence İslam, hiçbir şekilde bir yönetim şeklini dikta etmiyor” diye yazdı.

Eski Cumhurbaşkanı, “İslam Devleti” meraklılarına bir ders vermiş kısaca.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Gargaraya getirmek 28 Haziran 2016

Günün Köşe Yazıları